Marka haczi nasıl yapılır
Marka haczinin gayrimenkul haczine benzediğini söylemek mümkündür. İcra takibinde borçluya ait markanın haczini talep ediyorsunuz, icra müdürlüğü haciz yazısını Türk Patent Enstitüsü - TPE'ye yazıyor.
Tapu kayıtlarındakine benzer bir haciz şerhi kayıtlara işleniyor. Bundan sonra takibiniz Ankara'dan başka bir yerde ise Ankara nöbetçi İcra Müdürlüğüne talimat yoluyla markanın kıymet takdirini yaptırıp satış istiyorsunuz. Kıymet takdirlerinde, marka değeri genelde kimsenin satın almak istemeyeceği kadar yüksek bir rakamla karşınıza çıkabilir, bu konuda dikkatli olmanızı tavsiye ederiz.
Markanın haczedildiği sicile kaydedilir. Bu tarihten sonra borçlu markayı kullanmayı devam edebilir fakat örneğin satış durumunda markayı satın alan kişi bu borçla beraber satın almış olur.
Yönetmelik maddesi uyarınca başvuru aşamasındaki markalara da haciz konulabilir. Borçlunuzun bir marka tescil başvurusu olup olmadığını da www.tpe.gov.tr adresinden araştırma yaparak öğrenebilirsiniz.
Markaların satış prosedürü ise hacizli malların satış prosedürü gibi işlemektedir. Başka haciz varsa 100 üncü madde bilgileri, kıymet takdiri, gazete ilanı vs. gibi.
Marka hacizlerinde satış isteme süresi nedir ve hangi tarihten itibaren bu süre başlar
Markanın haczine maddede açıklık bulunmamasına rağmen-kıyasen- tahdidi olmayan İİK m.94 ve paraya çevrilmeye de 121 uygulanır." demektedir. Dolayısıyla 1 yıllık süreye tabidir.
MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
Karar Sayısı: KHK/556
HACİZ
MADDE 19 - Tescilli bir marka işletmeden bağımsız olarak, haciz edilebilir. Haciz sicile kayıt edilir ve yayınlanır.
556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİK
Dayandığı Kanun Numarası ve Tarihi: Khk/556 - 27.6.1995
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 9 Nisan 2005 - Sayı: 25781
Hukuki işlemlerin başvurulara uygulanması
Madde 23- Bu Yönetmeliğin 18, 19, 20, 21 ve 22 nci madde hükümleri marka tescil başvuruları hakkında da uygulanır ve başvuru yayımlanmış ise bu hükümlerle ilgili işlemler de Bültende yayımlanır.
Marka tescil başvurusunun haczi veya rehni, marka başvuru işlemlerinin yürütülmesi için istenen belgelerin süresi içerisinde gönderilmemesi sebebi ile marka başvurusunun işlemden kalkmasına engel olmaz.
Hacizli markanın devri hacizde uygulanacak yasa ile ilgili YARGITAY KARARI
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1999/8623
K. 2000/2232
T. 9.3.2000
• MARKA TESCİLİ TALEBİ ( Devir Alınan ve Üzerinde Haciz Bulunan )
• HACİZLİ MARKANIN DEVRİ ( Alanın Tescil Talebi )
• MARKALARIN HACZİ ( Devir Alanın Tescil Talebi )
• MARKANIN NİTELİĞİ VE HACZİNDE UYGULANACAK YASA
• HACİZDE UYGULANACAK YASA ( Hacizli Markanın Devri - Devir Alanın Tescil Talebi )
2004/m.86
743/m.686,796
KHK-556/m.7,8,15,19
ÖZET : Marka ve ayrıt edici ad ve işaretler bir eşya niteliğini haiz olmadığından, zilyedliğe de konu olamazlar. Bunun sonucu olarak da üzerinde zilyedlik oluşturulabilen menkullerden sayılması da mümkün değildir. Dolayısıyla menkul mallarla sınırlı İİK'nun 86. maddesi, markalar bakımından uygulama alanı bulamaz. 556 s. KHK'nın markaların haczine ilişkin hükümleri uygulanır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın ( Ankara Dördüncü Asliye Ticaret Mahkemesi )nce görülerek verilen 16.12.1998 tarih ve 1998/46 - 1998/1063 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı M. A.Ş.nin sahibi bulunduğu 10 adet marka haklarını müvekkiline devrettiği halde, müvekkili tarafından yapılan tescil başvurusunun davalı TPE tarafından haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek, markaların davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili cevabında, markalar üzerinde farklı icra takipleri ve haciz şerhleri bulunduğunu, menkul hükmünde olan markalar ile ilgili İİK.nun 86. maddesi gereğince red talebinin yerinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere nazaran, MK.nun 686 ve 796. maddeleri ile 556 sayılı KHK.nin 15. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde marka hakkının menkul niteliğinde olup, İİK.nun 86/1. maddesi hükmü gereğince, alacaklının ve icra memurunun müsadesi alınmaksızın mahcuz mallarda tasarruf edilemeyeceği, bu itibarla hacizli markaların tescil başvurusunun reddinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davadaki uyuşmazlığın odak noktası üzerine haciz işlemi uygulanmış markanın, devir sebebi ile devir alan kimse adına tescili için haciz alacaklıların bu devre muvafakatlarının aranıp aranmayacağı hususunu oluşturmaktadır.
Dosya kapsamından, dava dışı M. A.Ş. tarafından dava konusu markaların noter tasdikli sözleşme ile davacıya devir edildiği, bu devir sözleşmesine dayanılarak davacı tarafından bu markaların adlarına tescili için davalı TPE'ye başvurulduğu, davalı tarafından marka sicilleri üzerinde çeşitli icra daireleri aracılığı ile haciz şerhi koydurulduğu bu durumda İİK.nun 86. maddesi hükmü uyarınca alacaklının muvafakatı ve icra müdürlerinin müsadesi olmadan marka devrinin yapılamayacağı gerekçesiyle davacı talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda uyuşmazlığın çözümü İİK.nun 86. maddesinin markalar hakkında da uygulanıp, uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, belirtmek gerekir ki, marka ve ayırt edici ad ve işaretler maddi bir varlığa sahip bulunmamaktadır. Bu nedenle yani bir eşya niteliğini haiz olmadığından zilyetliğe de konu olamazlar. ( Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1999 sh. 68., Prof. Dr. S. Arkan, Marka Hukuku, Ank.1997 sh. 1 vd. ) Bunun sonucu olarak da üzerinde zilyetlik oluşturabilinen menkullerden sayılması da mümkün değildir. O halde, ilk bakışta belirlenebileceği gibi menkul mallarla sınırlı İİK.nun 86. maddesi markalar bakımından uygulama alanı bulamaz.
Nitekim, kanun koyucu da bu amaçla 556 sayılı KHK.nin 19. maddesinde markaların haczini özel olarak düzenlemiş ve İİK.nun haciz yolu ile takipteki 86. maddesine yollama yapmadan, markaların işletmeden bağımsız olarak haczedilebileceği ve hacizin sicile kayıt ve keyfiyetin yayınlanacağını öngörmüştür. Yasa koyucunun bu düzenleme ile yetinmesi çok doğaldır. Zira, menkul mallarla ilgili İİK.nun 86/1. maddesinin getirdiği tasarruf yetkisini sınırlama, o menkul malın zilyet değiştirmesi halinde alacaklının bundan zarar görmesini önlemeye yöneliktir. Sicile kayıtlı ve devir işlemleri de ancak sicil üzerinden oluşabilecek marka hakkı bakımından bu sınırlandırmaya gerek yoktur. Haczin sicile şerhi ile o markayı devir alacak kişilerin bu yükümlülükle marka hakkını üzerlerine aldıklarının kabulü gerekir. Bu durumda da haciz alacakların devir işleminden, devir alan kimse bakımından da onu bağlayacak diğer bir deyişle haciz prosedürü işlemeye devam edecektir.
556 sayılı KHK.nin tescil red sebeblerini sayan 7 ve 8. maddelerinde de bu yönde bir hüküm bulunmadığına göre, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yukarıda değinilen hususları dikkate almayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz görülmüş ve kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 9.3.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Madde 23- Bu Yönetmeliğin 18, 19, 20, 21 ve 22 nci madde hükümleri marka tescil başvuruları hakkında da uygulanır ve başvuru yayımlanmış ise bu hükümlerle ilgili işlemler de Bültende yayımlanır.
Marka tescil başvurusunun haczi veya rehni, marka başvuru işlemlerinin yürütülmesi için istenen belgelerin süresi içerisinde gönderilmemesi sebebi ile marka başvurusunun işlemden kalkmasına engel olmaz.
Hacizli markanın devri hacizde uygulanacak yasa ile ilgili YARGITAY KARARI
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1999/8623
K. 2000/2232
T. 9.3.2000
• MARKA TESCİLİ TALEBİ ( Devir Alınan ve Üzerinde Haciz Bulunan )
• HACİZLİ MARKANIN DEVRİ ( Alanın Tescil Talebi )
• MARKALARIN HACZİ ( Devir Alanın Tescil Talebi )
• MARKANIN NİTELİĞİ VE HACZİNDE UYGULANACAK YASA
• HACİZDE UYGULANACAK YASA ( Hacizli Markanın Devri - Devir Alanın Tescil Talebi )
2004/m.86
743/m.686,796
KHK-556/m.7,8,15,19
ÖZET : Marka ve ayrıt edici ad ve işaretler bir eşya niteliğini haiz olmadığından, zilyedliğe de konu olamazlar. Bunun sonucu olarak da üzerinde zilyedlik oluşturulabilen menkullerden sayılması da mümkün değildir. Dolayısıyla menkul mallarla sınırlı İİK'nun 86. maddesi, markalar bakımından uygulama alanı bulamaz. 556 s. KHK'nın markaların haczine ilişkin hükümleri uygulanır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın ( Ankara Dördüncü Asliye Ticaret Mahkemesi )nce görülerek verilen 16.12.1998 tarih ve 1998/46 - 1998/1063 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı M. A.Ş.nin sahibi bulunduğu 10 adet marka haklarını müvekkiline devrettiği halde, müvekkili tarafından yapılan tescil başvurusunun davalı TPE tarafından haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek, markaların davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili cevabında, markalar üzerinde farklı icra takipleri ve haciz şerhleri bulunduğunu, menkul hükmünde olan markalar ile ilgili İİK.nun 86. maddesi gereğince red talebinin yerinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere nazaran, MK.nun 686 ve 796. maddeleri ile 556 sayılı KHK.nin 15. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde marka hakkının menkul niteliğinde olup, İİK.nun 86/1. maddesi hükmü gereğince, alacaklının ve icra memurunun müsadesi alınmaksızın mahcuz mallarda tasarruf edilemeyeceği, bu itibarla hacizli markaların tescil başvurusunun reddinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davadaki uyuşmazlığın odak noktası üzerine haciz işlemi uygulanmış markanın, devir sebebi ile devir alan kimse adına tescili için haciz alacaklıların bu devre muvafakatlarının aranıp aranmayacağı hususunu oluşturmaktadır.
Dosya kapsamından, dava dışı M. A.Ş. tarafından dava konusu markaların noter tasdikli sözleşme ile davacıya devir edildiği, bu devir sözleşmesine dayanılarak davacı tarafından bu markaların adlarına tescili için davalı TPE'ye başvurulduğu, davalı tarafından marka sicilleri üzerinde çeşitli icra daireleri aracılığı ile haciz şerhi koydurulduğu bu durumda İİK.nun 86. maddesi hükmü uyarınca alacaklının muvafakatı ve icra müdürlerinin müsadesi olmadan marka devrinin yapılamayacağı gerekçesiyle davacı talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda uyuşmazlığın çözümü İİK.nun 86. maddesinin markalar hakkında da uygulanıp, uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, belirtmek gerekir ki, marka ve ayırt edici ad ve işaretler maddi bir varlığa sahip bulunmamaktadır. Bu nedenle yani bir eşya niteliğini haiz olmadığından zilyetliğe de konu olamazlar. ( Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1999 sh. 68., Prof. Dr. S. Arkan, Marka Hukuku, Ank.1997 sh. 1 vd. ) Bunun sonucu olarak da üzerinde zilyetlik oluşturabilinen menkullerden sayılması da mümkün değildir. O halde, ilk bakışta belirlenebileceği gibi menkul mallarla sınırlı İİK.nun 86. maddesi markalar bakımından uygulama alanı bulamaz.
Nitekim, kanun koyucu da bu amaçla 556 sayılı KHK.nin 19. maddesinde markaların haczini özel olarak düzenlemiş ve İİK.nun haciz yolu ile takipteki 86. maddesine yollama yapmadan, markaların işletmeden bağımsız olarak haczedilebileceği ve hacizin sicile kayıt ve keyfiyetin yayınlanacağını öngörmüştür. Yasa koyucunun bu düzenleme ile yetinmesi çok doğaldır. Zira, menkul mallarla ilgili İİK.nun 86/1. maddesinin getirdiği tasarruf yetkisini sınırlama, o menkul malın zilyet değiştirmesi halinde alacaklının bundan zarar görmesini önlemeye yöneliktir. Sicile kayıtlı ve devir işlemleri de ancak sicil üzerinden oluşabilecek marka hakkı bakımından bu sınırlandırmaya gerek yoktur. Haczin sicile şerhi ile o markayı devir alacak kişilerin bu yükümlülükle marka hakkını üzerlerine aldıklarının kabulü gerekir. Bu durumda da haciz alacakların devir işleminden, devir alan kimse bakımından da onu bağlayacak diğer bir deyişle haciz prosedürü işlemeye devam edecektir.
556 sayılı KHK.nin tescil red sebeblerini sayan 7 ve 8. maddelerinde de bu yönde bir hüküm bulunmadığına göre, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yukarıda değinilen hususları dikkate almayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz görülmüş ve kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 9.3.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Derleme : @erolkaranet - 01.04.2021