Kişi ise Mernis adresi ya da kurum ise sicil kayıtlarındaki adreslere tebligat yapılması mümkün olmayan kişi için Yargıtay'ın da verdiği karar doğrultusunda umutlar yok olmamaktadır.
Bilinen tüm adreslerinde olmayan, tebliğ mümkün olmayan kişi için en son çare ilanen tebligattır.
Diğer yandan tüzel bir kişiliğe sahip olan yine de adresi olmayanlar için aktif görünen sicil adresine 35'e göre tebligat kesinleştirilerek tebliğ imkanına kavuşulmuş olur.
İşte konu ile ilgili Yargıtay kararları...
YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
E:2007/22950
K:2008/876
T:22.01.2008
TEBLİGAT HUKUKU İCRA HUKUKU
İLANEN TEBLİGAT
İCRA MÜDÜRÜNÜN TAKDİR YETKİSİ
DÜRÜSTLÜK KURALI
Özet
İlanen tebliğ işleminden önce adres araştırması için hangi mercilerden bilgi alınmasının gerektiği yasal yönden icra müdürünün takdirine bırakılmıştır.
İcra müdürünün yeterli adres araştırması yaptığı anlaşılmış, üstelik avukatın temyiz dilekçesindeki müvekkil adresinin tebliğin yapılamadığı yer olduğu saptanmıştır. Bu aşamada ilanen tebliğ koşullarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.
7201 s. Yasa m. 28
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Tebligat Kanunu'nun 28. maddesi birinci ve ikinci fıkrası hükmüne göre adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.
Adresi meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verilmek suretiyle tespit edilir. Bununla beraber tebliği çıkaran mercii muhatabın adresini resmi veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.
İlanen tebligat yapılabilmesi için tebligat muhatabının kimliğinin bilinmesi, ancak adresinin meçhul olması ve adres araştırmasının yapılması gerekir.
Somut olayda borçlunun kira sözleşmesinde yazılı adresine çıkan ödeme emri tebligatı muhatabın adreste tanınmadığı ve muhtarlık kayıtlarında rastlanmadığına ilişkin şerh ile tebliğ edilmeden 08.06.2006 tarihinde iade edilmiştir. Adres tespiti için müzekkere üzerine zabıta, muhatabın nüfus kayıtlarında yazılı adresini tespit ettiği, ancak bu adresinde borçlunun boşandığı eşinin babası Osman'a ait olduğu ve adreste muhatabın ikamet etmediği anlaşılmıştır. Böylece şartları oluşan ilanen tebligat ile ödeme emri tebliğ edilmiştir.
Yukarıda zikredilen Tebligat Kanunu'nun 28. maddesi ikinci fıkrası muhatabın adres araştırması için hangi mercilere sorulması gerektiğinin takdirini icra müdürüne bırakmış olup, yeterli adres araştırması yapılmıştır. Öte yandan, borçlu vekilinin temyize cevap dilekçesinde muhatabın adresi olarak kira sözleşmesinde yazılı adresi gösterdiği görülmektedir. Oysa, bu adrese gönderilen ödeme emri tebligatı tebliğ edilemeden iade olduğu anlaşılmakta olup, bu husus da ilanen tebliğin şartlarının oluştuğunu göstermektedir.
O halde, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 22.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlkemiz, hukukun adaletli dağıtılabilmesi için yargı kararlarının paylaşımına daha çok önem vermektir.
kararara.com sitesi, paylaşılan kararların yargısal faaliyetlerde kullanılmasında herhangi bir hak ve sorumluluk kabul etmemektedir.
****************
YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
E:2006/13771
K:2006/15504
T:13.07.2006
2004 s. Yasa m. 65
Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 )Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlu vekilinin temyiz itirazlarına REDDİNE;
2 )Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Borçlu B. Ltd. şti. hakkında ilamsız takip yapılmaktadır. Borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı adresine ve bilinen adreslerine çıkarılan tebligatların, "tanınmıyor", "ayrıldı" meşruhatları ile iadesi üzerine, adres araştırmasına gidilmiştir. Emniyet müdürlüğünce yaptırılan adres araştırmaları da sonuçsuz kalmıştır. Son olarak, borçlu şirketin kayıtlı olduğu İzmir Ticaret Sicili Memurluğu'ndan alınan 27.08.2004 tarihli yazıda, borçlu şirket adresinin yine "... Sok. No: 51/106.... İş Merkezi İzmir" olduğu, bu adreste "faaliyette" bulundugu cevabı verilmiştir. Tekrar bu adrese cıkarılan tebligatın "tanınmıyor" serhi ile iadesi uzerine, aynı yere 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca "06.09.2005" tarihınde odeme emri tebliğ olunmuştur. Yapılan işbu tebligat, Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi ve tüzüğün 55. maddesine uygundur.
HUMK'nun 76. maddesine göre "hukuki tavsif' hakime aittir. Borçlu, 12.10.2005 tarihli dava dilekçesinde; odeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğinden bahisle, gecikmiş itirazda bulunmaktadır. Ödeme emri tebligindeki usulsüzlük gecikmiş itiraz nedeni yapılamaz. Tebligattaki usulsüzlük ve gecikmiş İtiraz nedenleri, uygulanacak yasal prosedür ve sonucları itibariyle farklı müesseselerdir. Somut olayda, İİK'nun 65. maddesinde duzenlenen gecikmis itıraz nedenleri de bulunmamaktadır. Takip prosedürü itibariyle icra dairesine bir itirazda bulunulmadığından, borçlu şirket hakkındaki takip kesinleşmiştir.Açıklanan nedenlerle itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde "tebligatların usulüne uygun olmaması karşısında, gecikmiş itirazın kabulüne" dair hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda ( 2 )no'lu bentte yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 13.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
@erolkaranet - 26.04.2021