İslamın tüm farziyetlerinden, emir ve yasaklarından kaçmanın yollarını arayan Müslümanlar ne yazık ki artık dillerde şarkı olmaya başlayan oruç nakaratlarına yeniden başlayacak.
Ve vatandaşın her sorusuna dindar olsun olmasın, İslama yakın uzak medyanın her türü de bu sorulara cevap veren uzman kesilecek.
Ramazan ayının gelmesiyle evlerimize ister istemez konuk olacak ekran hocalarından gazetelerin köşe yazarlarına, habercilerden camilerin dernek başkanlarına kadar herkes bu konuda uzman kesilecek.
12 Eylül ve öncesi Diyanet'in baskı altındaki fetva heyetinin ibadetler konusunda "yapsınlar da nasıl yaparsa yapsın, tutsunlar da nasıl tutar da tutsun" ilkesi altında verdiği bir çok oruç fetvasında hatalar yavaş yavaş hakiki bilgi ışığında yeniden düzeltilmeye çalışılsa da halen arşivlerden ararken meraklıların karşısına çıkan bilgiler güncel olarak yayınlanmaktadır.
Bu konuda Cübbeli Ahmet hocanın sevdiğim bir sözünü de bu vesileyle yazıp "orucu neler bozar"ın cevabını arayanlara cevabımı da aktarmış olacağım.
Cübbeli hocaya bir vatandaş sormuş, "hocam denize girince oruç bozulur mu ?" Hocada nüktedanlığı ile cevap vermiş. "Sen denize girince oruç bozulmaz ama deniz sana girerse bozulur."
Espri de olsa hakikat olan cevabın hemen akabinde kesin kanı vücuda dışarıdan kasti olarak giren her şey orucun bozulmasına, sevabının azalmasına, aç bırakan bir ibadet olarak kalmasına sebep olur.
Orucu bozma konusunda hangi görüş alınırsa alınsın, burada tercih, karar şahsın kendisine aittir. Ait olacaktır. Sorumlu kendisidir, hesabı da kendisi verecektir. "Dünyada iken falanca böyle" dedi savunması Mizan'da kabul görmeyecektir. Suçladığı kişi belki orada "kendi aklı yok muydu" diye kendisini savunacaktır.
Söz konusu olan ibadettir ve Allah için yapılmaktadır. Şahsın kendisini bağlar.
Oruç açlık ve susuzluk durumu değildir. Oruç ruhla tutulmalıdır. Maddi şeylerin vücuda girmesinden ziyade ruhunuzun kirlenmesi de önemlidir.
Oruçluyken birine şehvetle bakmanız, haram kazanmanız, yaptığınız işte hile ve desise bulundurmanız, kalp kırmanız, kötülük yapmanız, emanet hıyanet etmeniz, faiz yemeniz,, fuhuşa sürükleyen söz ve davranışlarda bulunmanız, ölü kardeşinin etini yemiş olursun dedirten gıybet etmeniz, haksız olarak bir cana kıymanız, iftira etmeniz, yalancılığınız, faiz yemeniz ve daha bir çok olay orucun kökünden bozulmasına sebep olur.
Bu şekilde davranıyorsanız, davranacaksanız, iradenize sahip olmayacaksanız siz asla oruç tutmayın.
Oruç tutan Müslüman bedenini de ruhunu da dışarıdan gelecek herşeye karşı savunmada tutlmalıdır. Günümüzde içeriği boşaltılmış ve anlamı yozlaştırılmış ve göstermelik hale getirilmeye çalışılan ibadetin, Müslümanlığın Allah c.c'a isyan olduğu bilinmelidir.
Neyin hesabını yapıyorsunuz, Nereyi kandırıyorsunuz...
Esasen dinimiz hasta olan veya tedavi sürecinde olan kişilerin oruç tutmamasına ruhsat vermektedir. Bu bakımdan ilâç kullanmak veya iğne yaptırmak durumunda olan kimseler, hem iyi bir tedavi görüp sağlığına kavuşmak, hem de ibadetlerini ileride huzûr-ı kalp ile ve içe sinerek yapabilmek gayesiyle tedavileri tamamlanıncaya kadar oruç tutmayabilirler.
Bu tamamiyle kendilerinin karar vereceği bir konudur.
Diyanet İşleri Başkanlığı ilmihallerinde maddi şeyleri bahane ederek oruç bozar bozma tarzı sorulara cevap verirken "Bununla birlikte bu kimseler, ramazan ayında herkesle birilikte oruca devam etmeyi arzu ediyor ve bu ibadet ayının mânevî havasından kopmak istemiyorlarsa, oruç için başka bir engelleri de yoksa, ikinci grup fakihlere ait olan ve ağırlıklı bulunan fetvayı esas alabilir, oruçlu oldukları halde tedavi ve aşı amaçlı iğneleri yaptırabilirler." demektedir.
Bu bilgiler göz damlası, kulak damlası, fısfıs, insülin gibi konularda din fakİhleri başka başka şeyler söylemiş, mezhep imamlarının düşüncesini internet çöplüğünde kişinin fikrine yakın olanı alması sonucu değişik cevaplarla bozar bozmaz konumuna gelmiştir.
Oruç tutmak isteyen ancak ilaç kullanması gereken biri eğer ilaçlarını iftar ve sahura denk getirebiliyorsa, 12 saat arayla ilaç alması gerekiyor ve bu da ilacı 24 saatte bire düşürdüğünde pek bir şey fark etmiyorsa bu uygulamayı dener, orucunu tutar.
Yok, olmuyorsa Allah c.c izin vermiştir. Günlük yiyecek miktarı kadar tutarı ( fidye miktarından az olmamak üzere parayı) sadaka olarak verir. Vermeye gücü yoksa tevbe eder.
Allah c.c tevbe ile kendisinden af dileyenden de hesap da sormaz.
Samimi ve kalben tutulan oruçlara vesile olacak Ramazan diliyorum
Erol Kara - 01.06.2016