"Nasıl oldu, ne zaman başladı"nın belli bir tanımı yok.
Bir gerçek ki doktora şiddet son yıllarda tavan yapmaya başladı. Hemen her gün bir haber medyaya yansımamış olsun.
Ve ardından kınama, tepki mesajları, sokağa dökülmeler vd.
Bu haberlerin ilginci ise hastane çalışanları dahi bu olayların kahramanları oluyor.
Ya doktor hemşireye, hastabakıcıya, sağlık çalışanına, hizmetliye saldırıyor veya aksi oluyor.
Sokaktan hastaneye girerek şiddet gösteren hasta ya da yakını neyse de hastane çalışanlarının birbirini yemesi çok düşündürücü..
En çok şiddete, şikâyete maruz kalan devlet hastanelerinin fedakar, cefakar ve sabit ücret karşılığında vatandaşa hizmet vermeye atanmış / adanmış çalışanları...
Ben devlet hastanelerinde çalışan ancak unvanı doktorla başlayan çalışanların çokca haksız tepkilere uğradığı kanaatindeyim.Yeni yetme ve ne oldum delisi olanlarla yaşını almış ancak halen yıllar öncesinde kalmış, gelişmemiş, geliştirmemiş olanlar hariç...
Seversiniz sevmezsiniz haklı ya da haksız tepkileriniz olabilir. Benim de olmuştur.
Ancak devlet hastanelerinde hizmet veren bu kişilerin haklarının yendiğinden, gerekli saygıyı göstermememizden dolayı için için hasta doktor arasında cepheleşmeye yüz tutan ilişkinin bir boyutundan bahsetmek istiyorum
Her ne kadar mesai kavramı içinde çalışsalar da az zamanda çok kişiye bakma yükümlülüğü, her yaştan ve her kültürden hastayla muhatap oluşları, anlayan anlamayan herkese laf anlatmak zorunda kalışlarını düşünelim ve kendimize dönüp sorulım.. Doktorlarımızı ne kadar takdir ediyoruz.
Onlara ne kadar değer veriyoruz.
Tamam, atanmış memur olarak görebilirsiniz. Ancak ilim sahibi. Aynı kriterlere sahip olanlara özel hastanelerde el pençe dururken devlet kadrosunda olanlara aptalca kabadayılık yapmanın mazareti olamaz.
Bazı tıp memurlarının da hastasına aşağılama, pozitif suçlu, horlanmaya layık biri olarak görmesinin de mazereti olmaz.
Terazinin kefesine konulduğunda birbirini tamamlayan bu iki tarafın oturup birbirleriyle anlaşabildiği ortak bir dil bulduğunda dert yükü olduklarını anlamakta gecikmezsiniz. Onlar sizi anlar siz onları.. Ve devletin yaptığı haksızlığı öğrendiğinizde de onlara karşı saygınız artar, çoğalır.
Vatandaşlar arasında kendini bilmez olanlar, evinde karısınıa, çocuğuna, kocasına kızmaayanlar bir bakıyorsunuz hizmet aldığı hastaneye geldiğinde ali kıran baş kesen oluyoır.
Aynı zamanda bu durum doktor yada diğer hastane çalışanalarından kaynaklanıyor.
Ve aynı tepki onlarda da görülüyor. Vatandaşa saldır ya da tahrik et işi asalım... Basitlik düşüncesi..
Saldırgan vatandaş kadar saldırgan hastane çalışanı da yok değil...
Bir doktorun "Ben 8:00 da görevimin başındaysam hastada randevusu kaçta olursa olsun benden önce gelip barkodu alıp hazır bekleyecek safdilliği ne kadar saçma ise barkod kesmekle yükümlü çalışan ya da taşeron işçisinin "tipini beğenmedim barkod vermem" tarzı çıkışı da aptallığı da o denli tepkiye zemin hazırlayan söz dizisinden sadece ikisidir.
Yazımın amacı bu değil..
Şiddetin olduğu yerde muhakkak her iki tarafta suç vardır. Ne var ki biri daha fazla sabırsız ve şiddete yatkınsa o patlama yapıyor. Öyle durumlarda haksız haklı olabiliyor
Vatandaşın hastane çalışanlarını hastane çalışanları da vatandaşı da tahrik ve şiddete meyletmeyecek durumda olmaya kendilerini zorlaması lazım.
Şiddete değil yollarına gül serilecek devlet hstanesi çalışanlarını da görünce kim ne derse desin bu insanlara zarar verecek olana ilk kalkan el ben olmak isterim dediğim gönlü hizmetten yana kalpleri iyilik ve güzellikle dolu o çalışanların bu hercü merc içinde harcanmasına da tahammül edemeyecek kadar da korkuyorum.
Önce insan sonra doktor olan o çalışanların Allah c.c sayısını artırsın diyorum.
Mesela,
Yaşıtları ve yetiştirdikleri profesör olmuş, yıllarını devlet hastanesine vermiş ama doçentlikten yukarıya devletin hangi ilkel düşüncesiyle hazırlanmış yönetmeliği yüzünden profesör olamayan, bunu defalarca hak etmiş, hastalarını ve çalışanlarını bir baba şefkatiyle kucaklamasını bilen sayısız tıp fakültesi öğrencisinin tezlerine katkısı olmuş, yetiştirdiği doktorların sayısını dahi unutmuş, bulunduğu servisin en iyi, en güzel, en şahane olması ve kapıya gelen her hastanın bir an önce tedavi görmesi için dişine tırnağına takarak gençlüğini ve yaşlılığını koridorlarda geçirmenin ümitvarlığı içinde eli öpülecek bir doktordan bahsedeyim. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Servisi Şefi Doçent Doktor Kadir Elturtar....
Yine aynı çatı altında çalışmış emek vermiş ideal bir doktor olarak hastalarına hizmet vermeye çalışan, araştırma yaparak "daha iyi nasıl tedavi uygularım" kaygısı ile gecesini gündüzüne katan ve o uğurda gözleri bozulana kadar çaba sarfeden ancak, yanlış sağlık politikaları yüzünden istifasını vererek özel hastanelerde sermaye sahiplerine hizmet etmenin yokedilemez acısını yaşasa da geçimi için susmak zorunda kalan ve dünya çapında başarılara imza atan saygıdeğer bir başka doktor Doc.Dr. Murat Uyar... ( Devletin kaybettiği bir değer )
Ve aynı hastaneden tek tek kalplerinin güzelliğinden, mütevaziliklerinden, yardımseverliğinden ve en önmlisi insana insanca hizmet etmenin gayesi içinde çaba sarfeden Op. Dr. Zeynep Kayaarası Öztürker, Uzm. Dr. Sezin Özdoğan Erkul...
Devlet hastaneleri çok değişti. Hijyen ve teknoloji ile Cumhuriyet Türkiye’sinin doruk noktasında olan devlet hastanelerinde isimsiz kahramanlar çok..
Örneklemeye devam edersem...
Kapıdan her geleni ablası, teyzesi, annesi sayan bir başka doktordan söz edeceğim. Süleymaniye Kadın Doğum Hastalıkları Hastanesinde yüreğindeki güzelliği ile yüzündeki ışığın ve her hastasının iyileşmesine sebep olmaktan mutluluk duyan ve söylenen bir teşekküre dahi yüzü kızarıp mütevaziliği ile iyi bir ailenin gurur kaynağı olan bir evlad olarak hayata doktor unvanı ile atılmanın sevecenliği içinde hizmetinde yüreğiyle mücadeleye başlamış ve yaşamın en güzel çağındaki Dr. Esra Altan...
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Dahiliye Servisinde çalışan yine genç Doktor Kübra Solmaz. Asistanlığı geride bırakmış ve doktor olmanın heyecanı tertemiz süt emdirmiş, kendisinden gurur duyacak anne ve babasının izleri yüzünde.. Gelen hasta ve yakınının işini zorlaştırmaktan çok uzak.. Nasıl yardımcı olabilirim misyonu içinde... Güler yüzü kalbinin güzelliğini yansıtırken gözlerindeki insani ışınlar odayı dahi aydınlatacak kadar güzeldi. Peki hangi aptal bu iyilik perisi doktora şiddet gösterir ki.. Şaşarım.
Sadece doktorlar mı; 112 acildeki ambulansı kullanan genç kızın Gaziosmanpaşa İlkyardım Hastanesindeki hastayı yetiştirmeye çalışacağım endişesi, aracı kullanmasının yanı sıra hastaneden hastayı teslim alırken ve teslim ederken tek başına çaba göstermesi göz ardı edilecek bir konu değildir. Ne yazık ki tek başına acildeki hastayı sedyeye kendisi koyan, sedye ile dışarı çıkaran, arabaya yerleştiren ambulans şoförü genç bayanın alkıştan öte takdire ve morale ihtiyacı olmayacağını kim iddia edebilir.
Sabaha kadar altına yapan hastanın her yarım saatte bir altını temizleyen hizmetli ve hemşireler takdire layık değil de nedir.
Bu vesile ile gerçekten işini yapan, aldığı paranın hak ediş noktasında helalinden kazandığı kendisine anasının ak sütü gibi helal olan direniş ve grevlerle işi olmayan, kaçamak yapmaktan, çalışma saati olmasına rağmen işten kaçmayı düşünmeyen, hastayı velinimeti, kendisine teslim edilen malzemeyi emanet bilen gerçekten hizmete adanmış yüreği olan devlet hastanelerinin bu tür çalışanlarını kutluyor ve devletin ve ille de halkımızın bu insanlara gerçek değerini vermesini rica ediyorum.
Erol KARA - 12.01.2015
Bir gerçek ki doktora şiddet son yıllarda tavan yapmaya başladı. Hemen her gün bir haber medyaya yansımamış olsun.
Ve ardından kınama, tepki mesajları, sokağa dökülmeler vd.
Bu haberlerin ilginci ise hastane çalışanları dahi bu olayların kahramanları oluyor.
Ya doktor hemşireye, hastabakıcıya, sağlık çalışanına, hizmetliye saldırıyor veya aksi oluyor.
Sokaktan hastaneye girerek şiddet gösteren hasta ya da yakını neyse de hastane çalışanlarının birbirini yemesi çok düşündürücü..
En çok şiddete, şikâyete maruz kalan devlet hastanelerinin fedakar, cefakar ve sabit ücret karşılığında vatandaşa hizmet vermeye atanmış / adanmış çalışanları...
Ben devlet hastanelerinde çalışan ancak unvanı doktorla başlayan çalışanların çokca haksız tepkilere uğradığı kanaatindeyim.Yeni yetme ve ne oldum delisi olanlarla yaşını almış ancak halen yıllar öncesinde kalmış, gelişmemiş, geliştirmemiş olanlar hariç...
Seversiniz sevmezsiniz haklı ya da haksız tepkileriniz olabilir. Benim de olmuştur.
Ancak devlet hastanelerinde hizmet veren bu kişilerin haklarının yendiğinden, gerekli saygıyı göstermememizden dolayı için için hasta doktor arasında cepheleşmeye yüz tutan ilişkinin bir boyutundan bahsetmek istiyorum
Her ne kadar mesai kavramı içinde çalışsalar da az zamanda çok kişiye bakma yükümlülüğü, her yaştan ve her kültürden hastayla muhatap oluşları, anlayan anlamayan herkese laf anlatmak zorunda kalışlarını düşünelim ve kendimize dönüp sorulım.. Doktorlarımızı ne kadar takdir ediyoruz.
Onlara ne kadar değer veriyoruz.
Tamam, atanmış memur olarak görebilirsiniz. Ancak ilim sahibi. Aynı kriterlere sahip olanlara özel hastanelerde el pençe dururken devlet kadrosunda olanlara aptalca kabadayılık yapmanın mazareti olamaz.
Bazı tıp memurlarının da hastasına aşağılama, pozitif suçlu, horlanmaya layık biri olarak görmesinin de mazereti olmaz.
Terazinin kefesine konulduğunda birbirini tamamlayan bu iki tarafın oturup birbirleriyle anlaşabildiği ortak bir dil bulduğunda dert yükü olduklarını anlamakta gecikmezsiniz. Onlar sizi anlar siz onları.. Ve devletin yaptığı haksızlığı öğrendiğinizde de onlara karşı saygınız artar, çoğalır.
Vatandaşlar arasında kendini bilmez olanlar, evinde karısınıa, çocuğuna, kocasına kızmaayanlar bir bakıyorsunuz hizmet aldığı hastaneye geldiğinde ali kıran baş kesen oluyoır.
Aynı zamanda bu durum doktor yada diğer hastane çalışanalarından kaynaklanıyor.
Ve aynı tepki onlarda da görülüyor. Vatandaşa saldır ya da tahrik et işi asalım... Basitlik düşüncesi..
Saldırgan vatandaş kadar saldırgan hastane çalışanı da yok değil...
Bir doktorun "Ben 8:00 da görevimin başındaysam hastada randevusu kaçta olursa olsun benden önce gelip barkodu alıp hazır bekleyecek safdilliği ne kadar saçma ise barkod kesmekle yükümlü çalışan ya da taşeron işçisinin "tipini beğenmedim barkod vermem" tarzı çıkışı da aptallığı da o denli tepkiye zemin hazırlayan söz dizisinden sadece ikisidir.
Yazımın amacı bu değil..
Şiddetin olduğu yerde muhakkak her iki tarafta suç vardır. Ne var ki biri daha fazla sabırsız ve şiddete yatkınsa o patlama yapıyor. Öyle durumlarda haksız haklı olabiliyor
Vatandaşın hastane çalışanlarını hastane çalışanları da vatandaşı da tahrik ve şiddete meyletmeyecek durumda olmaya kendilerini zorlaması lazım.

Önce insan sonra doktor olan o çalışanların Allah c.c sayısını artırsın diyorum.
Mesela,
Yaşıtları ve yetiştirdikleri profesör olmuş, yıllarını devlet hastanesine vermiş ama doçentlikten yukarıya devletin hangi ilkel düşüncesiyle hazırlanmış yönetmeliği yüzünden profesör olamayan, bunu defalarca hak etmiş, hastalarını ve çalışanlarını bir baba şefkatiyle kucaklamasını bilen sayısız tıp fakültesi öğrencisinin tezlerine katkısı olmuş, yetiştirdiği doktorların sayısını dahi unutmuş, bulunduğu servisin en iyi, en güzel, en şahane olması ve kapıya gelen her hastanın bir an önce tedavi görmesi için dişine tırnağına takarak gençlüğini ve yaşlılığını koridorlarda geçirmenin ümitvarlığı içinde eli öpülecek bir doktordan bahsedeyim. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Servisi Şefi Doçent Doktor Kadir Elturtar....
Yine aynı çatı altında çalışmış emek vermiş ideal bir doktor olarak hastalarına hizmet vermeye çalışan, araştırma yaparak "daha iyi nasıl tedavi uygularım" kaygısı ile gecesini gündüzüne katan ve o uğurda gözleri bozulana kadar çaba sarfeden ancak, yanlış sağlık politikaları yüzünden istifasını vererek özel hastanelerde sermaye sahiplerine hizmet etmenin yokedilemez acısını yaşasa da geçimi için susmak zorunda kalan ve dünya çapında başarılara imza atan saygıdeğer bir başka doktor Doc.Dr. Murat Uyar... ( Devletin kaybettiği bir değer )
Ve aynı hastaneden tek tek kalplerinin güzelliğinden, mütevaziliklerinden, yardımseverliğinden ve en önmlisi insana insanca hizmet etmenin gayesi içinde çaba sarfeden Op. Dr. Zeynep Kayaarası Öztürker, Uzm. Dr. Sezin Özdoğan Erkul...
Devlet hastaneleri çok değişti. Hijyen ve teknoloji ile Cumhuriyet Türkiye’sinin doruk noktasında olan devlet hastanelerinde isimsiz kahramanlar çok..
Örneklemeye devam edersem...
Kapıdan her geleni ablası, teyzesi, annesi sayan bir başka doktordan söz edeceğim. Süleymaniye Kadın Doğum Hastalıkları Hastanesinde yüreğindeki güzelliği ile yüzündeki ışığın ve her hastasının iyileşmesine sebep olmaktan mutluluk duyan ve söylenen bir teşekküre dahi yüzü kızarıp mütevaziliği ile iyi bir ailenin gurur kaynağı olan bir evlad olarak hayata doktor unvanı ile atılmanın sevecenliği içinde hizmetinde yüreğiyle mücadeleye başlamış ve yaşamın en güzel çağındaki Dr. Esra Altan...
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Dahiliye Servisinde çalışan yine genç Doktor Kübra Solmaz. Asistanlığı geride bırakmış ve doktor olmanın heyecanı tertemiz süt emdirmiş, kendisinden gurur duyacak anne ve babasının izleri yüzünde.. Gelen hasta ve yakınının işini zorlaştırmaktan çok uzak.. Nasıl yardımcı olabilirim misyonu içinde... Güler yüzü kalbinin güzelliğini yansıtırken gözlerindeki insani ışınlar odayı dahi aydınlatacak kadar güzeldi. Peki hangi aptal bu iyilik perisi doktora şiddet gösterir ki.. Şaşarım.
Sadece doktorlar mı; 112 acildeki ambulansı kullanan genç kızın Gaziosmanpaşa İlkyardım Hastanesindeki hastayı yetiştirmeye çalışacağım endişesi, aracı kullanmasının yanı sıra hastaneden hastayı teslim alırken ve teslim ederken tek başına çaba göstermesi göz ardı edilecek bir konu değildir. Ne yazık ki tek başına acildeki hastayı sedyeye kendisi koyan, sedye ile dışarı çıkaran, arabaya yerleştiren ambulans şoförü genç bayanın alkıştan öte takdire ve morale ihtiyacı olmayacağını kim iddia edebilir.
Sabaha kadar altına yapan hastanın her yarım saatte bir altını temizleyen hizmetli ve hemşireler takdire layık değil de nedir.
Bu vesile ile gerçekten işini yapan, aldığı paranın hak ediş noktasında helalinden kazandığı kendisine anasının ak sütü gibi helal olan direniş ve grevlerle işi olmayan, kaçamak yapmaktan, çalışma saati olmasına rağmen işten kaçmayı düşünmeyen, hastayı velinimeti, kendisine teslim edilen malzemeyi emanet bilen gerçekten hizmete adanmış yüreği olan devlet hastanelerinin bu tür çalışanlarını kutluyor ve devletin ve ille de halkımızın bu insanlara gerçek değerini vermesini rica ediyorum.
Erol KARA - 12.01.2015