@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Kur'anda nesh var diyenlere reddiye... 5 ... Tefsirlerde RA'D Suresi, ayet 39




"Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır. Ümmü'l-Kitab (Ana kitap (Levh-i Mahfûz) O'nun katındadır" (Ra'd, 39).

Kur'anı Kerim'de nesh vardır diyenlerin dayandığı bir diğer ayet (pek nesih kelimesi ile bir anlam ifade etmese de) RA'D Suresi, ayet 39' u öne sürenler olmuştur.

*******************
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
Tefsir

“Ana kitap” diye tercüme ettiğimiz ümmü’l-kitâb tamlaması, “kitabın anası, kitabın aslı” anlamlarına da gelir. Müfessirler “ana kitap”tan maksat “levh-i mahfûzdur” veya “Allah’ın ezelî ilmidir” demişlerdir. Bizim tercihimiz ikincisidir, yani ana kitap, Allah’ın ezelî ilmidir.

Evrende değişecek veya değişmeyecek olan her şey O’nun ezelî ilminde mevcuttur. Bu âyet bir önceki âyetin, “Süreli her şeyin bir kaydı vardır” meâlindeki bölümünü tamamlayıcı mahiyette olup Allah’ın her alanda dilediği değişikliği yapabilecek irade ve kudrete sahip olduğunu ifade etmektedir; Allah’ın yaptığından sorumlu tutulamayacağını bildiren âyet de bu mânayı destekler (Enbiyâ 21/23).

Bu meâldeki âyetlerle sahâbeden bazılarının yaptığı dualardan kaderin dahi bir şekilde değişebileceği sonucunu çıkaranlar olmuştur. Meselâ Hz. Ömer’in Kâbe’yi tavaf ederken ağlayarak şu şekilde dua ettiği rivayet edilmiştir: “Allahım! Eğer beni şekavet ehlinden (bedbaht) yazdıysan beni oradan sil, saadet ve mağfiret ehli arasına yaz. Çünkü sen dilediğini siler, dilediğini bırakırsın, ana kitap senin katındadır” (Taberî, XIII, 167-168).

http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#13:39

****************
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR
Tefsir

İşte herhangi hizipten olursa olsun nesih meselesini inkâr edenlere karşı buyuruluyor ki; Allah dilediğini mahveder, dilediğini yerinde sabit tutar. Gerek yaratmada, gerek hüküm koymada dilediğini mahveder. Varlık âleminden siler, hükümden düşürür, yürürlükten kaldırır, izini yok eder, dilediğini de onun yerine geçirir veya doğrudan doğruya yenisini yaratır. Evvela yaratılışta görülüyor ki, Allah Teâlâ, âlemde birtakım şeyleri yok edip, ortadan kaldırırken, diğer birtakım şeyleri durduruyor ve yeniden vücuda getiriyor. Mesela bir milleti mahvediyor, diğer bir milleti yaşatıyor. Aynı şekilde bir kavim içinde Zeyd ölürken bir Amir doğuyor veya Ahmed yaşamaya devam ediyor. Aynı şahısta ve aynı varlıkta hastalık, yaşlanma vs. gibi sebeplerle durmadan durum değişikliği oluyor. Bedende hücreler bir yandan ölürken, bir yandan da yenileri onların yerine geçiyor. Mesela ticaret hayatında aynı kişi bazı işlerinde kâr ediyor, bazılarında zarar ediyorlar. Allah, bazan onun rızkını arttırır, bazan azaltır, ecelini ve ömrünü uzatır, kısaltır seadetini şekavete, şekavetini seadete dönüştürür. Tevbe edenin günahlarını, amel defterinden siler, yok eder, onun yerine, sevap yazar, ilh... Öyle ki, bütünüyle kâinat, bir taraftan harfleri ve satırları silinip, diğer taraftan yazılan bir kitap gibidir. Böyle iken kâinatın sayfa düzeninde, hikmetli akışında ne bir silinti, ne de bir kazıntıdan eser bulunmaz, kusursuz olarak işler. İşte ilâhî yaratılışta böyle olduğu gibi, teşri hususunda da durum böyledir: Allah Teâlâ, bir süre için yürürlükte tuttuğu bir şer'î hükmü, diğer bir zaman için yürürlükten kaldırır, yerine başka bir hüküm getirir: Hükümlerin bir kısmını başka hükümlerle nesheder. "Eğer biz bir âyetin hükmünün kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya dengini getiririz" (Bakara 2/106) âyetinin gereğince o hükmün yerine ondan daha hayırlısını ya da en azından onun gibisini ikâme eder. Çeşitli devirlerin ve farklı toplumların durumlarına uygun düşen çeşitli şeriatler bulunur. Böylece "her ecelin bir kitabı var" olmuş olur. Çünkü kitaplar, şeriatlar dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek için, insanların uyması gereken kurallardır. İlahî irade ve meşiyyetin gereğince devirden devire insanların ve toplumların ihtiyaçları değişik olduğundan, ona göre, hükümlerin değişmesi de ilâhî hikmetin gereğidir. Bununla beraber Allah Teâlâ, dilediği bazı hükümleri de neshi mümkün olmayacak şekilde muhkem ve sabit kılar ki, bu gibi hükümler, her devir için şeriatin temel ilkeleri "usûlu-i şeriat", diğerleri de ayrıntı sayılan dallar "furu-i şeriat"dır. (Maide Sûresi'nde 48. âyete bkz). Bundan dolayı Kur'ân, Tevrat ve İncil'in ve diğer ilâhî kitapların önemle üzerinde durdukları temel ilkelerden bir kısmını destekliyerek, ehli kitabın hepsini sevindirip ferahlandırırken, o kitaplarda ahir zamanın şartlarına uygun olmayan birtakım hükümleri de neshedip ortadan kaldırır. Ve hatta, Kur'ân'ın kendi bünyesi içinde de nasih ve mensuh vardır. Ve bundan dolayıdır ki, Kur'ân bütün kitaplar üzerinde, müheymin (gözetici) ve bütün zamanların değişikliğine hakim Arapça bir hüküm kitabıdır.

Allah, böyle "dilediğini imha ve dilediğini ibka ve isbat eyler", ve ana kitap ancak O'nun katındadır. Bütün kitapların ilk kaynağı, aslı, esası olan, hiçbir şekilde değişmeyecek, mahvi mümkün olmayan ana kitap, daha doğrusu kitabın anası, "düstur-i âlâ" denilen kütük ancak O'nun katındadır ki, o "Levh-i Mahfuz" veya "ilm-i ezelî-i ilâhî"dir. Değişecek ve değişmeyecek olan, giden ve kalan işte her şey o kitapta yazılıdır. Hepsi bilinmektedir. Onun için dinin temel ilkelerinden olmayan konularda şeriatler arasında veya aynı kitapta meydana gelen nesihlerden dolayı, Allah Teâlâ'ya hiçbir şekilde beda lazım gelmez. Ve yine onun içindir ki, tekvin ve teşride mahiv ve isbat cereyan ettiği halde Ana kitaba (Ümmü'l-kitaba) göre , her şey "yazılmış, bitmiştir, kalem kurumuştur." Kâinatta yeniden yazılacak, yeniden programlanacak hiçbir şey yoktur. Her şey yerli yerinde ve yazılıp programlandığı şekilde akıp gitmektedir. Binaenaleyh Tevrat veya İncil'i "Ümmü'l-kitap" olarak farzedip de nesih kabul etmez diye iddia eden o inkârcı ehli kitap hiziplerinin inatları ve inkârları ne kadar boş, ne kadar batıl hevestir. Halbuki Kur'ân'dan önceki kitaplar, yalnızca nesihten değil, tahriften de uzak kalamamışlardır.

http://www.kuranikerim.com/telmalili/rad.htm

****************

ÖMER NASUHİ BİLMEN
Tefsir

Peygamber zamanında bazı emirlerin, hükümlerin durumun icabına göre değişmesi vaki olabilir. Böyle bir neshin vukuu, bazı şer'i hükmlerde meydana gemişti. Şüphe yok ki : (Allah Teala dilediğini siler) Dilediği bir dini hükmü ve s ai reyi nesh etmek ve değiştirmek suretiyle ortadan kaldırır (ve) dilediği şeyleri de (sabit kılar.) Onu baki bırakır. Neshetmez ve değiştirmez. Mesela : Neshettiği bir hükmün yerine getirdiği diğer bir hükmü de sabit kılar ve neshten korumuş olur, hikmet ve menfaata göre ilahi iradesi tecelli etmiş olur. Nitekim bütün şer'i hükümler, Rasulu Ekrem'den sonra tamamen korunmuştur ve neshden uzaktır. (Ve ana kitap, onun yanındadır.) kitapların aslı olan levh-ı mahfuzu o hikmet sahibi yaratıcı, ilk evvel yaratmış, manevi ve maddi alemde meydana getireceği ve yokluğa götüreceği bütün hadiseleri daha vukuundan evvel o levh-ı mahfuzda tesbit buyurmuştur. Artık hikmetin gereğine göre takdir edilen ne ise o artaya çıkar. Bunları değiştirmeye ve bozmaya kullar güç yetiremezler. Binaenaleyh, "Hz. Muhammed, ashabına bugün birşey ile emrediyor, ertesi gün başka birşey ile emrediyor" demeğe kimsenin hakkı olamaz. O Yüce Peygamber, onları kendi arzusuna göre söylemiş olmuyor, belki aldığı ilahi vahiyden dolayı söylemiş oluyor, artık bundan dolayı da itiraz ve şüphe etmeye gerek yoktur.

********************

Böylece Kuran-ı Kerimde bulunan 3 ayetin tefsirini Türkiye'de kabul gören 3 büyük tefsirden öğrenmiş bulunuyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan tefsirlerde her iki görüşe yer verilerek karar okura bırakılsa da Ömer Nasuhi Bilmen'in Kuran'da nesih vardır diyenleri destekleyecek açıklamaları daha ağır basmaktadır.


Derleme :Erol KARA
#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda