Bir kısım çevrelerin zamanımızın müçtehidi olarak lanse etmeye çalıştığı Hayrettin Karaman adlı kişinin son sözleri medyada yer alınca bu yazıyı yazmakta zorunlu oldu.
Ne yazık ki Hayrettin Karaman müctehid değildir, olamaz da olursa da bu kez bir başka mezhebin doğuşu ortaya çıkar ki bu da dört hak mezhebe muhalif bir anlayış olur. Zira müçtehitlerin her biri birer mezhep kurucusu durumundadır.
Hayrettin Karaman acaba kendince yeni bir mezhep mi oluşturuyor merakı içindeyim.
Yok, bu tür düşüncede değilse lütfen her yere müçtehid olmadığını ilan etsin ve bunun üzerinde ısrarla duysun.
Karaman şunları kendisine dedirtebilir.
Mukallit, yani mevcut içtihada uyan ulema, ‘tercih ehli’, ‘temyiz ehli’, ‘tahriç ehli’ gibi unvanlar verdirebilir. Ancak müçtehit kelimesini unvan olarak kullandırmamalıdır. Bu tür unvanları kendisine verdirecekse de iyice düşünmelidir.
Mezheplerin ve onların kurucularıyla birlikte içtihat kapısı açık olsa da müçtehitlik ne yazık ki kapalıdır.
Geçmiş mezhep alimlerinin kitaplarına göre bunları zamanın insanın anlayışına göre açıklamakla da müçtehitlik olmaz.
Şimdi bu konuyu geçerek Karaman’ın son medya patlamasındaki “Hac İbadeti Yapana Hacı Demeyin” işgüzarlığına da yok öyle bir şey demek istiyorum.
Karaman, “Yıllardır hac ibadeti yapan kimseye 'hacı' denilmesini doğru bulmadığını ve bunu yazarak da ifade ettiğini belirterek 'Mü'min 'namazcı, oruçcu, haccı, zekatçı...' değil, mü'mindir, müslümandır. Yapılan ibadetler mü'mine unvan olmaz, olmamalıdır' diye konuşmasıyla gündeme oturmayı çok iyi bildi.
Zaten bu tür konulara balıklama atlayan boyalı basın ve onun gölgesinde iyi yayınlar yaptığı sanan sözde Müslümanlık çizgisine yakın oldukları izlenimi verenlerde bu söz manşetlere taşıdı.
Bu ülke halkı güneyden gelen leyleğe bile hacca olan özlemlerini dile getirmek için hacı lakabını takarken, güneye, kıbleye, Kabe’ye olan hasretlerini, güneyden gelen herkese, Arabistan çöllerindeki o kutsal beldeye olan gönül aşkıyla “hacı” lakabıyla dile getirmiştir.
O yoldan gelene o kutsal toprakların gölgesinden geçene dahi hacı unvanını yakıştıran halkımız mübarek toprakların ateşi ile yandıkları için bu kelimeyi kullanmıştır.
Namaz kılana namazcı denmez diyenler bile bu cümleyi doğru telaffuz edememekle cehaletin örneğini ortaya koymaktadır. Namaz kılana “musalli” denir. “Musalli” olarak bir insandan söz etmenin hiçbir şekilde yanlışı yoktur. Namaz kılanla kılmayanı ayırt etmek için kullanılır.
Karaman, daha ileriye giderek “'Mü'min 'namazcı, oruçcu, haccı, zekatçı...' değil, Mü'mindir, Müslüman’dır” derken de kaş yapayım derken göz çıkartmakta sanki namaz, oruç diğer dünya dinlerinde yokmuş, sadece Müslümanlara has özellik olarak dile getirmiştir.
Şimdi dile getirdiğimiz konuya döndüğümüzde “dört halifeye ve diğer Eshab-ı kirama "hacı" denmiş mi” diyenlere neden denmediğini, Hicaz dışından hacca gidip gelene "hacı" dendiğini anladığımız dilde de ifade etmeye çalışalım.
Bir yerde herkes profesörse orada falanca kişi profesör denmez, bir yerde herkes doktorsa oradan sadece biri doktor olan gösterilmez. Bir toplumda herkes edepli olsa, falanca da edeplidir denmez. Herkes namaz kılsa, namaz kılan kimseyi, "musalli" diye çağırmaya lüzum yoktur. Bir ülkede herkes gazi olsa, birini "gazi" diye çağırmak manasız olur. Herkesin gözlük taktığı yerde birine gözlükle denmez, gibi… Eshab-ı kiramın tamamı hacı olduğu için her birine ayrı ayrı hacı demek de hoş olmayacağına göre orada mevcut lakabıyla, ismiyle çağırılır.
Her devirde hacılara "hacı" denmiştir. Hacıların çok az olduğu ve kıymetli olduğu yerlerde Kabe’ye gidip görevini yapmış, Arafat’ta vakfeye durmuş birine “hacı” demek asla yanlış değildir.
Kâbe’yi ziyaret etmiş kişiye, haccetmiş deriz. Her hacca gidene hacı diyebiliriz.
Birine hacı denmesiyle Allah indinde hacı olup olmadığı da, kabul edilmiş, mebrur bir hacca sahip olup olmadığı asla anlaşılmamalıdır.
İster namazında niyazında biri olarak, yani musalli olarak, ister orucunu bırakmaz denilerek, ister hacı olduğunu vurgulamak amacıyla birine seslenmek güzel bir düşüncenin ürünüdür.
Burada şunu yapmamak esastır. Hacdan gelen biri “bana bundan sonra hacı” diyeceksiniz, tarzı emrivaki bir yaklaşım olursa ona “hadi oradan” demenizde bir beis yoktur.
Hacı unvanı alan kişi bunu hak etmelidir. Yoksa hak etmeyecek şekilde hacı unvanını zedeleyecek bir yaşam tarzında olursa milyonlarca hacının hakkını, vebalini asla ödeyemez.
Hacılarla ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Hacı, ehlinden ayrılıp da 3 gün yol gidince, doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Ebu Davud]
(Bir hacı ile karşılaşınca, ona selam ver, onunla müsafeha et, eve girmeden önce, senin için dua, istiğfar etmesini iste; çünkü hacı, mağfiret olmuş kimsedir.) [Taberani]
(Hacı, Allah yolundadır. Hac yolunda sarf ettiği mal için bire 700 sevap alır.) [Taberani]
(Kim, bir hacıyı techiz etse, aile efradına sahip çıksa, onunla aynı sevaba kavuşur. Diğerinin sevabından da hiçbir eksilme olmaz.) [Beyheki]
Dikkat edileceği şekilde, Resullullah aleyhisselam hacı kelimesini de kullanmıştır.
Hacıya hacı demekte mahzur olmadığı gibi, hacı olmayan birine de ikram için "hacı amca", "hacı dayı" “hacı teyze” demekte de mahzur yoktur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
“Bazıları, yapacakları değişikliklerle, dini olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid'atler çıkarıyorlar. Bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kur'an-ı kerimde, mealen, (Bugün dininizi tamamladım, size din olarak İslamiyet’i verdim) buyuruluyor. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [dinde reform yapmaya] çalışmak, bu âyete inanmamak olur.”m.260
Vesselam
Erol Kara / 21 Ekim 2013
Kaynaklar :
http://www.mehmetalidemirbas.com/detay.asp?Aid=715
http://www.sorularlaislamiyet.com/m/index.php?oku=12680
http://www.incemeseleler.com/itikadi-meseleler/1548-ictihad-kapisi-kapamismidir.html
İslam ve Kamu Hukuk Külliyatı- Ahmet Akgündüz – Müctehidlik yolu kapanmış mıdır?
http://www.dinibilgiler.eu/muectehid-taslaklari.html
Yazımızın yayınladığı haber siteleri