Ve İstanbul... Fethin 555. yılını kutladığımız bu yıl farklı emellerin oyuncağı durumuna getirilmek isteniyor.
Yeniden işgal edilmeye başlanılan İstanbul. Balat ve Fener yavaş yavaş elden çıkıyor.
Kimseye hissettirilmeden. Fener Patrikhanesi ile Vatikan tarafından özellikle yapılandırılması ve kurtarılması istenen Fatihin bu mahalleler Türklerin elinden alınmaya başlandı. Meyhanelerin ve göçlerin etkisiyle, imar izinlerinin kasıtlı olarak verilmemesi nedeniyle birer harabeye dönen binalarını terk etmeye başlayan İstanbullular bu evleri kendilerine sunulan yüksek fiyatlarla kim oldukları umurlarında olmadan satıp kaçmaktadır.
UNESCO denen kuruluşun İstanbul’un imar planları, yapılacak inşaatlar hakkında nasıl söz sahibi olduğunu basından gayet güzel takip edebilirsiniz. UNESCO izin verdi İstanbul imara açıldı. UNESCO izin vermedi yapılar iptal edildi. UNESCO para gönderdi tarihi eserler onarılacak tarzı haberle gazetelerde boy boy yer almaktadır. Anlayacağınız 1453 yılında fethedilen İstanbul hristiyanbul olmaya başladı.
İlçe olmaktan çıkartılan Eminönü, sur içi İstanbul’un tek elden idare edilmesi, 1453 yılından beri yarımadada bulunan insanların kaçırılması bu planın bir parçasıdır. Onarılan eserlere bakın Bizans eserleridir. Neden Bizans eserleri bunu irdelemek lazımdır. Fatih Sultan Mehmet ve askerlerinin kemikleri sızlamaya başladı bile. Fethetmek için Arabistan’dan kalkıp gelen sahabenin kemikleri sızlamaya başladı bile. İstanbul’un imarı UNESCO’nun elindedir. Halk İstanbul’un içinden kaçırılmaktadır. Sulukule kalsın diyenler buradaki fuhşiyattan memnundur. Buradaki gece âlemlerinden memnundur. İstanbul’dan temiz aileler çıkartılmalıdır.
Eminönü adı neden unutturulmak isteniyor. Bugün Eminönü yarın Fatih mi olacak. Nüfus kayıtlarından bile Eminönü siliniyor artık. Tarihi yarımada elden sinsi planlarla çıkartılıyor.
Filistin gibi...
Kudüs gibi...
Ve bir hadis örneği “İstanbul'u önce Mehmed fethedecek, sonra İstanbul ehl-i salibin (yani Hıristiyanlar ) eline geçecek, daha sonra da Mehdi İstanbul'u tekrar fethedecek' diye devrin ulemasına cevap veriyordu. (Risaletü'n- Nuriye, Akşemseddin, A. İhsan Yurd, İstanbul, 1972) .
Şimdi bu hadisler ışığında ve günümüzdeki sinsi planları bir kez daha düşündüğünüzde gayri Müslimlerin ve imansızların İstanbul’u ele geçirmeleri meydana gelmektedir. Bunlara fırsat verenler bunun vebalini mutlak surette ödeyeceklerdir. UNESCO boşuna para akıtmıyor, İstanbul Dünya Kültür Merkezi seçilmesi sadece oyunun bir parçasıdır.
İstanbul’dan Müslüman halk çıkarılmaktadır ve sürekli onarılan surun dışına çıkartılmaktadır. Mahalleler yok edilmek, ilçeler kaldırılmaktadır. Osmanlının ilim ve âlim insanlarının adları Molla Hüsrev, Hoca Gıyasettin, Molla Gürani, Katip Kasım, Hocapaşa, Muhsine hatun... , gibi mümtaz kişilerin isimlerini taşıyan mahalleler artık tarihin derinliklerine gömülmektedir. Böylece gelecek nesil bu isimlerin hiç birini hatırlamayacaktır. Eminönü’nde bulunan 33 mahalle şimdi yok olmuştur. Zira 140 yıllık resmi, 500 küsur yıllık Eminönü tarih olmuştur. Bir mahalledir artık. İşte gelecek nesil 33 mahalleyi artık bilmeyecektir. Bu mahallelerin isimlerini veren zatları tanımayacaktır. Unutulup gidecektir. Sonra Hıristiyanların kalbinde duran hançerin hedefi olan Fatih tarihe karışacaktır. Sur dışında bulunan Eyüp Sultan semti hüzünle, kaybolan İstanbul’un haline bakacaktır. Üsküdar yine mahzun kalacaktır.
Eminönü ve Fatih gayrimüslimlere, Patrikhanenin oyuncularına satılmamalıdır. UNESCO’nun eline bırakılmamalıdır. Tez elden İstanbul tekrar yapılandırılıp tarihi dokuya zarar vermeden gerekirse TOKİ eliyle binalar yapılıp en az üç dört nesil İstanbullu olan ailelere çok ucuz fiyatlarla uygun koşullarla teslim edilmelidir. Sanayi sur dışına çıkartılmalı bu tarihi yarımada ailelerin oturduğu Müslüman bir şehir haline getirilmelidir. O zaman yine bir kültür şehri olan İstanbul değerini korur ve başta Peygamber Aleyhisselam ve Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Müslümanların eline geçmesine katkıda bulunan cümle insanın kemiklerini sızlatmamış oluruz. Yoksa bu vebal yakanızdan düşmez.
@erolkaranet - 27 HAZİRAN 2008
Yeniden işgal edilmeye başlanılan İstanbul. Balat ve Fener yavaş yavaş elden çıkıyor.
Kimseye hissettirilmeden. Fener Patrikhanesi ile Vatikan tarafından özellikle yapılandırılması ve kurtarılması istenen Fatihin bu mahalleler Türklerin elinden alınmaya başlandı. Meyhanelerin ve göçlerin etkisiyle, imar izinlerinin kasıtlı olarak verilmemesi nedeniyle birer harabeye dönen binalarını terk etmeye başlayan İstanbullular bu evleri kendilerine sunulan yüksek fiyatlarla kim oldukları umurlarında olmadan satıp kaçmaktadır.
UNESCO denen kuruluşun İstanbul’un imar planları, yapılacak inşaatlar hakkında nasıl söz sahibi olduğunu basından gayet güzel takip edebilirsiniz. UNESCO izin verdi İstanbul imara açıldı. UNESCO izin vermedi yapılar iptal edildi. UNESCO para gönderdi tarihi eserler onarılacak tarzı haberle gazetelerde boy boy yer almaktadır. Anlayacağınız 1453 yılında fethedilen İstanbul hristiyanbul olmaya başladı.
İlçe olmaktan çıkartılan Eminönü, sur içi İstanbul’un tek elden idare edilmesi, 1453 yılından beri yarımadada bulunan insanların kaçırılması bu planın bir parçasıdır. Onarılan eserlere bakın Bizans eserleridir. Neden Bizans eserleri bunu irdelemek lazımdır. Fatih Sultan Mehmet ve askerlerinin kemikleri sızlamaya başladı bile. Fethetmek için Arabistan’dan kalkıp gelen sahabenin kemikleri sızlamaya başladı bile. İstanbul’un imarı UNESCO’nun elindedir. Halk İstanbul’un içinden kaçırılmaktadır. Sulukule kalsın diyenler buradaki fuhşiyattan memnundur. Buradaki gece âlemlerinden memnundur. İstanbul’dan temiz aileler çıkartılmalıdır.
Eminönü adı neden unutturulmak isteniyor. Bugün Eminönü yarın Fatih mi olacak. Nüfus kayıtlarından bile Eminönü siliniyor artık. Tarihi yarımada elden sinsi planlarla çıkartılıyor.
Filistin gibi...
Kudüs gibi...
Ve bir hadis örneği “İstanbul'u önce Mehmed fethedecek, sonra İstanbul ehl-i salibin (yani Hıristiyanlar ) eline geçecek, daha sonra da Mehdi İstanbul'u tekrar fethedecek' diye devrin ulemasına cevap veriyordu. (Risaletü'n- Nuriye, Akşemseddin, A. İhsan Yurd, İstanbul, 1972) .
Şimdi bu hadisler ışığında ve günümüzdeki sinsi planları bir kez daha düşündüğünüzde gayri Müslimlerin ve imansızların İstanbul’u ele geçirmeleri meydana gelmektedir. Bunlara fırsat verenler bunun vebalini mutlak surette ödeyeceklerdir. UNESCO boşuna para akıtmıyor, İstanbul Dünya Kültür Merkezi seçilmesi sadece oyunun bir parçasıdır.
İstanbul’dan Müslüman halk çıkarılmaktadır ve sürekli onarılan surun dışına çıkartılmaktadır. Mahalleler yok edilmek, ilçeler kaldırılmaktadır. Osmanlının ilim ve âlim insanlarının adları Molla Hüsrev, Hoca Gıyasettin, Molla Gürani, Katip Kasım, Hocapaşa, Muhsine hatun... , gibi mümtaz kişilerin isimlerini taşıyan mahalleler artık tarihin derinliklerine gömülmektedir. Böylece gelecek nesil bu isimlerin hiç birini hatırlamayacaktır. Eminönü’nde bulunan 33 mahalle şimdi yok olmuştur. Zira 140 yıllık resmi, 500 küsur yıllık Eminönü tarih olmuştur. Bir mahalledir artık. İşte gelecek nesil 33 mahalleyi artık bilmeyecektir. Bu mahallelerin isimlerini veren zatları tanımayacaktır. Unutulup gidecektir. Sonra Hıristiyanların kalbinde duran hançerin hedefi olan Fatih tarihe karışacaktır. Sur dışında bulunan Eyüp Sultan semti hüzünle, kaybolan İstanbul’un haline bakacaktır. Üsküdar yine mahzun kalacaktır.
Eminönü ve Fatih gayrimüslimlere, Patrikhanenin oyuncularına satılmamalıdır. UNESCO’nun eline bırakılmamalıdır. Tez elden İstanbul tekrar yapılandırılıp tarihi dokuya zarar vermeden gerekirse TOKİ eliyle binalar yapılıp en az üç dört nesil İstanbullu olan ailelere çok ucuz fiyatlarla uygun koşullarla teslim edilmelidir. Sanayi sur dışına çıkartılmalı bu tarihi yarımada ailelerin oturduğu Müslüman bir şehir haline getirilmelidir. O zaman yine bir kültür şehri olan İstanbul değerini korur ve başta Peygamber Aleyhisselam ve Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Müslümanların eline geçmesine katkıda bulunan cümle insanın kemiklerini sızlatmamış oluruz. Yoksa bu vebal yakanızdan düşmez.
@erolkaranet - 27 HAZİRAN 2008