Son yıllarda sıkça duyduğumuz ,medyada hissedilir şekilde kendisinden söz edilen, tv ve radyolarda olsun bir çok kurum ve kuruluşlarda olsun kendisi hakkında panel ,açıkoturum ya da toplantılar tertip edilen bir kavram insan kaynakları. İnsan kaynakları bu denli gündemi doldururken konfeksiyon sektöründe bu kavram nasıl onu inceledik.
İnsan kaynaklarının ilk basamağı muhakkak ki insandır.İnsanların , teknolojik gelişme ne kadar artsa da işletmelere sağlayacağı fayda vazgeçilmez bir unsurdur. İnsanın kendisi için beklentisi de göz ardı edilemez. İşletmede çalışanların kişisel ihtiyaçlarının karşılanması bir yana çalışan bireyin öz bakımı,giyimi,düşünceleri,davranışları da önemlidir. Bu da aşağıda değineceğimiz insan kaynaklarının görevidir.
KISA BİR TARİHÇE
Daha düne kadar her hangi bir anlam ifade etmeyen işçi alımları konusu konfeksiyon sektöründe işverenin, daha sonraları işletme ya da imalat müdürlerinin tekelinde olan bir ardı gelmeyen sorunlar yumağı idi.Bu sorunlar yumağı şirket kapılarına yığıldığında işveren ya da temsilcileri bekleyen bir kördüğüm durumundaydı. Ama parlak zekalar işçi çalıştırmanın dayanılmaz bir hafiflik olduğunu anlayacak kadar pratik olduğundan “bugün al yarın at” diyerek alacakları işçileri önemsemez ve adam sende bir tutum içinde idiler. Konfeksiyon işletmeleri için her işçi Amasya’nın bardağı biri olmazsa biri daha konumunda idi. Zamanla onları ürküten işçilerin suskunluğu değil onları şirket ve devlet bürokrasisi için yapmak zorunda kalacakları yaptırımlardı. Bu yaptırımlar ki SSK ve VERGİLER ‘den oluşan devlet ve çalışana karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdi. Devlet baba çalışanın hakkını başta ANAYASA olmak üzere Borçlar kanunu, Medeni kanun,1475 sayılı iş kanunu, basın iş kanunu, Deniz iş kanunu, SSK kanunu ,sendikalar kanunu ile grev ve lokavt kanunu gibi özel kanunlarla korumaya çalışmakta ve bunu işverenlerden uymaları konusunda çeşitli yaptırımlar uygulayarak zor yoluna gitmektedir. Burada zor yoluna derken devlet babanın buna mecbur kalmasının “ ne kaçırırsak kardır “diyen işyeri sahiplerinin sebep olduğunu vurgulamak isteriz.
Konuyu fazla dallandırmadan asıl konumuza dönelim. Bu tür yaptırımların artması yüzünden işçilerin gerekli olan haklarının verilmesi için firma sahipleri muhasebecilerini görevlendirdi. İşçi sayısı işletmede arttıkça bu kez her işe bakan muhasebe elemanı yön çizerek personelci denilecek şekilde bir çerçeve içine girdi. Personelciler artık işvereni işçiye karşı koruyan, işverenin hakkını işçiye karşı koruma ve kollama vazifesi gören biri ya da birileri olmaya başlamıştı . Halen süre gelen alınan işçinin mümkün olduğunca geç sürede SSK’ya bildirilmesinden ,vergilerinin daha az ödenebilmesi için taban ücretten bordroların düzenlenmesinden, işçi çıkışlarının kitabına ve işveren lehine olmasına kadar artık bunlar ilgileniyordu. Bu vazifeliler işverenlerinin gözbebeğidirler. Zamanla bu personelciler işçi alımlarını da yüklenmeye başladılar.
İşveren eleman ihtiyacını bunlara duyuruyor ve bunlarda hoplaya zıplaya bu görevleri üstleniyorlardı.
E, az iş mi bu...Bir şirkete adam seçmek o şirketin sahibi olmak gibi bir olaydı. Ancak her işin kokusu çıktığı gibi personelcilerin de kokusu çıkmaya başladı. Ama ne koku...Sektörün, konfeksiyon sektörünün ilerleyen yıllarında işe olan talebin artması nedeniyle personelcilerin kapıları daha sık aşınır oldu. İşte personel canavarları da bu talebin etkisiyle çoğalmaya başladı. Bu canavar gibi görevliler önce hemşerilerini davet ettiler. Şirketler ya işverenin ya da personelcinin akraba-ı taallukatı, köylüsü, kasabalısı ya da şehirlisi ile dolmaya başladı. Bazı firmaların personelcileri ayak bastı parası almaya başladı. Türkçesi bir çeşit rüşvet.
Bir kısım personelci kraldan fazla kralcı olmaya başladı. Bazı personelcilerde işçilerin haklarından kısıp ceplerini doldurmaya başladı. Çoğu işçi kısıntıların farkına varsa da bütün günah işverene biniyordu. Pardon, istisnalar kaideyi bozmaz.
SAHNEDE İNSAN KAYNAKLARI
Ve konfeksiyon sektörü büyüdü, büyüdü, büyüdü... Personelciler de tabii. Ve onlar da modaya ayak uydurdu, sahneye İNSAN KAYNAKLARI DEPARTMANI olarak çıktı. Personelcilikten insan kaynaklarına uzanan bu kavramlar dizininin lokomotifi olan görevliler bordro tanzim etmek, sigorta işlemlerini yapmak ve devamını sağlamak, yemek, tatil vb. rutin ama gerekli işleri yaparken eleman seçiminin de önemli bir olay olduğunu anlamaya başladılar. Pekala firmaların bünyelerinde yer alan ve personelci değil insan kaynakları departmanı dedirten bu yerler gerçek anlamda insan kaynakları departmanı mı ? Kısaca bu ismi hak ediyorlar mı yoksa hak etmedikleri bir unvanın peşindeler mi. Yaptığımız araştırmalarda konfeksiyon sektörü içerisinde gerçek anlamda insan kaynakları departmanı henüz kurulmamış. Geçmiş tarihlerde insan kaynakları adı altında ilave veren gazetelerin sütunları arasında hafızamıza yer etmiş “gerçek anlamda insan kaynakları departmanı biziz “ diyen firmaların da çok fırın dolusu ekmek yemeleri gerektiğini de bu araştırmalarımızda gördük. Yalnız fazlaca iddiada bulunmak istemiyoruz. Arada ulaşamadığımız hakiki insan kaynakları departmanları varsa da bir ya da iki tanedir. Bu konuda ısrarcı olmamızın tek nedeni insan kaynakları denildiğinde yukarı da saydığımız o rutin işlerin yapılması değil çalışan fertlerin “....eğitim ihtiyaçları analizi, eğitim planlaması, ücret prim sistemleri, sosyal aktiviteler, stratejik insan kaynakları planlaması gibi işler de nitelik gerektiren düşünce gücü, algı yüksekliği ve konsantrasyon gerektiren tasarım işleri...Hak , hukuk, adalet, nezaket, iletişim, takım çalışmasının hayata geçirilmesi hep burada...” (1) denildiği gibi olması yüzündendir.
Pekala şimdi kendinize bir soru sorun ve bu tür çalışan -konfeksiyon sektöründe-insan kaynakları departmanı var mı diye yanıtlayın.
DANIŞMAN FİRMALAR
NASIL ÇALIŞIRLAR
Danışman firmaları ya da beyin avcıları nasıl çalışır. Öğrendiğimiz kadarıyla bu grupta olanlar üç grupta değerlendiriliyor.
Birinci grup sadece yönetici arıyor, işe en uygun kişiyi bulmak için ellerindeki CV veri bankasından ve gazete ilanlarından ziyade özel araştırma yapıyor. Çoğunlukla üst düzey yönetici arıyor ve bunu uluslararası kapsamda yapıyor.
İkinci grup diğer danışmanlık hizmetlerinin yanında yönetici arama işini de yapıyor.
Üçüncü grup her işi yapan danışman firmaları.Bunlar bir ve ikinci grubun inmediği daha alt grup işçilere yöneliyor.Genellikle orta ve alt grup yönetici avına çıkanların en çok kullandığı teknik gazete ilanları,CV takibi ve özel ilişkilerdir.
Danışman firmalar yönetici arayan firmalarla ilk önce bir antlaşma yapıyor.Bunu müteakip şirkette bir inceleme yapıyor.İşverenin kültürünü.yöneticide aranılacak özellikleri,ona sunulacak olanakları,düşünülen maaşı tespit ediyor.Sonra aktif arama ve direkt yaklaşma başlıyor.Ve danışman firma alacağı ücretin üçte birini bu arada almış oluyor.Aranılan kişi değişik yollardan bulunuyor.Firma bu kişilerle temasa geçip kariyer beklentilerini,iş değiştirmek isteyip istemediğini,yeni kariyer fırsatlarına açık olup olmadığını öğreniyor.Aday adaylar belirleniyor ve firma ile tarafların görüşme zeminleri hazırlanıyor.Bu aşamada danışman firma alacağı ücretin ikinci üçte birini de alıyor.
Firma sahipleri kendisine sunulan adaylarından biri ile anlaştığında işe alınma faslı başlıyor.Ve danışman firma alacağı ücretin kalan son üçte birini de firmadan alıyor. Ola ki alınan kişi bir nedenle işi bıraktı.O durumda danışman firmanın yükümlülüğü devam etmek zorunda.Ya yeni bir aday bulacak veya son aldığı üçte bir ücreti geri verecek. (2)
DANIŞMANLARA GÜVENMEK Mİ
Buraya kadar her şey güllük gülistanlık görünüyor.İyi ama sayıları bir çığ gibi artan danışman
firmaları yeterince güvenilir mi? Bu güveni bir antlaşma ile danışan firmalara sağlayan danışmanlar alınacak insanlara güven veriyor mu.? Bunların işin sonunda laçka edilip artist ajanslarına döndürülür mü endişesi duyulur mu.?
Şu güne kadar danışman firmalar ne yazık ki buldukları elemana hiç güvence vermiyor, durumda. İşe alınan kişi işyerinin güvensizliğinden dolayı,ücretlerinin ödenmemesinden dolayı, vaad edilen imkanların zamanın da yerine getirilmemesi yüzünden ya da verilmesi gereken yetkilerin verilmemesinden dolayı işten ayrılınca doğması gereken hakları kimden talep edecek.Devletin kanunları dışında işe giren kişinin hakkını belirleyen her hangi bir madde yok.Belki kariyer atlaması yapacak olan ve bu nedenle işini bırakan kişi bir kaç ay sonra işsiz kalırsa sokaklara mı düşecek.İşte böyle durumda danışman firmalar haklı durum gerekçesiyle işten ayrılmak zorunda kalan mağdur elemanın bir başka firmada işe başlamasını ya da bir kaç aylık maaş tutarını sözünde durmayan firmadan alıp bu kişilere vermesi gerekir.Ya da özel bir sigorta kapsamına aldırır.
Bu saydığımız önerilerin yapılabilmesi şu an zor görünüyor. Cesaret isteyen bu yaptırımların uygulanabilmesi için danışman firmaların danışan firmaları altın yumurtlayan kaz görmemesinden başlıyor.
Kaynakça :
(1) Meltem YAMAN (İnsan kaynaklarında neler oldu neler olacak.) Hürriyet insan kaynakları.14.Eylül 1997.
(2) Beyin avcıları peşinizde...Sabah İnsan Kaynakları.12 EKİM 1997
© YUKARIDAKİ YAZIMIZ İHLAS MAGAZİN GRUBUNA AİT KONFEKSİYON&TEKNİK DERGİSİNİN ARALIK 1997 SAYISINDA SAYFA 74’ TE YAYINLANMIŞTIR.
EROL KARA - 05.12.1997
İnsan kaynaklarının ilk basamağı muhakkak ki insandır.İnsanların , teknolojik gelişme ne kadar artsa da işletmelere sağlayacağı fayda vazgeçilmez bir unsurdur. İnsanın kendisi için beklentisi de göz ardı edilemez. İşletmede çalışanların kişisel ihtiyaçlarının karşılanması bir yana çalışan bireyin öz bakımı,giyimi,düşünceleri,davranışları da önemlidir. Bu da aşağıda değineceğimiz insan kaynaklarının görevidir.
KISA BİR TARİHÇE
Daha düne kadar her hangi bir anlam ifade etmeyen işçi alımları konusu konfeksiyon sektöründe işverenin, daha sonraları işletme ya da imalat müdürlerinin tekelinde olan bir ardı gelmeyen sorunlar yumağı idi.Bu sorunlar yumağı şirket kapılarına yığıldığında işveren ya da temsilcileri bekleyen bir kördüğüm durumundaydı. Ama parlak zekalar işçi çalıştırmanın dayanılmaz bir hafiflik olduğunu anlayacak kadar pratik olduğundan “bugün al yarın at” diyerek alacakları işçileri önemsemez ve adam sende bir tutum içinde idiler. Konfeksiyon işletmeleri için her işçi Amasya’nın bardağı biri olmazsa biri daha konumunda idi. Zamanla onları ürküten işçilerin suskunluğu değil onları şirket ve devlet bürokrasisi için yapmak zorunda kalacakları yaptırımlardı. Bu yaptırımlar ki SSK ve VERGİLER ‘den oluşan devlet ve çalışana karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdi. Devlet baba çalışanın hakkını başta ANAYASA olmak üzere Borçlar kanunu, Medeni kanun,1475 sayılı iş kanunu, basın iş kanunu, Deniz iş kanunu, SSK kanunu ,sendikalar kanunu ile grev ve lokavt kanunu gibi özel kanunlarla korumaya çalışmakta ve bunu işverenlerden uymaları konusunda çeşitli yaptırımlar uygulayarak zor yoluna gitmektedir. Burada zor yoluna derken devlet babanın buna mecbur kalmasının “ ne kaçırırsak kardır “diyen işyeri sahiplerinin sebep olduğunu vurgulamak isteriz.
Konuyu fazla dallandırmadan asıl konumuza dönelim. Bu tür yaptırımların artması yüzünden işçilerin gerekli olan haklarının verilmesi için firma sahipleri muhasebecilerini görevlendirdi. İşçi sayısı işletmede arttıkça bu kez her işe bakan muhasebe elemanı yön çizerek personelci denilecek şekilde bir çerçeve içine girdi. Personelciler artık işvereni işçiye karşı koruyan, işverenin hakkını işçiye karşı koruma ve kollama vazifesi gören biri ya da birileri olmaya başlamıştı . Halen süre gelen alınan işçinin mümkün olduğunca geç sürede SSK’ya bildirilmesinden ,vergilerinin daha az ödenebilmesi için taban ücretten bordroların düzenlenmesinden, işçi çıkışlarının kitabına ve işveren lehine olmasına kadar artık bunlar ilgileniyordu. Bu vazifeliler işverenlerinin gözbebeğidirler. Zamanla bu personelciler işçi alımlarını da yüklenmeye başladılar.
İşveren eleman ihtiyacını bunlara duyuruyor ve bunlarda hoplaya zıplaya bu görevleri üstleniyorlardı.
E, az iş mi bu...Bir şirkete adam seçmek o şirketin sahibi olmak gibi bir olaydı. Ancak her işin kokusu çıktığı gibi personelcilerin de kokusu çıkmaya başladı. Ama ne koku...Sektörün, konfeksiyon sektörünün ilerleyen yıllarında işe olan talebin artması nedeniyle personelcilerin kapıları daha sık aşınır oldu. İşte personel canavarları da bu talebin etkisiyle çoğalmaya başladı. Bu canavar gibi görevliler önce hemşerilerini davet ettiler. Şirketler ya işverenin ya da personelcinin akraba-ı taallukatı, köylüsü, kasabalısı ya da şehirlisi ile dolmaya başladı. Bazı firmaların personelcileri ayak bastı parası almaya başladı. Türkçesi bir çeşit rüşvet.
Bir kısım personelci kraldan fazla kralcı olmaya başladı. Bazı personelcilerde işçilerin haklarından kısıp ceplerini doldurmaya başladı. Çoğu işçi kısıntıların farkına varsa da bütün günah işverene biniyordu. Pardon, istisnalar kaideyi bozmaz.
SAHNEDE İNSAN KAYNAKLARI
Ve konfeksiyon sektörü büyüdü, büyüdü, büyüdü... Personelciler de tabii. Ve onlar da modaya ayak uydurdu, sahneye İNSAN KAYNAKLARI DEPARTMANI olarak çıktı. Personelcilikten insan kaynaklarına uzanan bu kavramlar dizininin lokomotifi olan görevliler bordro tanzim etmek, sigorta işlemlerini yapmak ve devamını sağlamak, yemek, tatil vb. rutin ama gerekli işleri yaparken eleman seçiminin de önemli bir olay olduğunu anlamaya başladılar. Pekala firmaların bünyelerinde yer alan ve personelci değil insan kaynakları departmanı dedirten bu yerler gerçek anlamda insan kaynakları departmanı mı ? Kısaca bu ismi hak ediyorlar mı yoksa hak etmedikleri bir unvanın peşindeler mi. Yaptığımız araştırmalarda konfeksiyon sektörü içerisinde gerçek anlamda insan kaynakları departmanı henüz kurulmamış. Geçmiş tarihlerde insan kaynakları adı altında ilave veren gazetelerin sütunları arasında hafızamıza yer etmiş “gerçek anlamda insan kaynakları departmanı biziz “ diyen firmaların da çok fırın dolusu ekmek yemeleri gerektiğini de bu araştırmalarımızda gördük. Yalnız fazlaca iddiada bulunmak istemiyoruz. Arada ulaşamadığımız hakiki insan kaynakları departmanları varsa da bir ya da iki tanedir. Bu konuda ısrarcı olmamızın tek nedeni insan kaynakları denildiğinde yukarı da saydığımız o rutin işlerin yapılması değil çalışan fertlerin “....eğitim ihtiyaçları analizi, eğitim planlaması, ücret prim sistemleri, sosyal aktiviteler, stratejik insan kaynakları planlaması gibi işler de nitelik gerektiren düşünce gücü, algı yüksekliği ve konsantrasyon gerektiren tasarım işleri...Hak , hukuk, adalet, nezaket, iletişim, takım çalışmasının hayata geçirilmesi hep burada...” (1) denildiği gibi olması yüzündendir.
Pekala şimdi kendinize bir soru sorun ve bu tür çalışan -konfeksiyon sektöründe-insan kaynakları departmanı var mı diye yanıtlayın.
DANIŞMAN FİRMALAR
Danışman firmalar nasıl doğdu. İşletmelerin personelcileri iş ve işçi ilişkilerinin ciddi boyutlara ulaştığını görünce ve de çağa göre imaj değiştirmek zorunda kalınca kendilerini insan kaynakları olarak lanse etmeye çalıştıklarını yukarıda izah etmiştik. İşte bu aşamada bazı zeki insanlar “...danışman firmalarını ve ajansları kurdular. Bu tür firmalar insanların başvurduğu ,işe alınma kaygısından uzak bir şekilde rahatlıkla kendilerini ifade edebilecek kurumlar. Danışman firmasının kaygısı ,doğru insanı doğru firma ile tanıştırmak .Kalıcı firmalar var, geçici firmalar var. Her iş her firma insanlara bir şeyler kazandırıyor. Elemanlar da firmalara çok şey kazandırıyor. Bu işin performans standardı ,önerilen elemanın firma tarafından kabulü ve elemanında firmanın da memnun olarak çalışmalarının sürdürmeleri...”(1).Danışman firmalarının yanı sıra birileri de kendilerini “beyin avcısı” olarak lanse etmeye başladı. Çeşitli duyumlar sonunda Türkiye’de pek çok firma sistem ve işçi sorunlarını çözmek için ve bu konuda hissettikleri yardımı almak amacıyla kendilerini danışman olarak duyuran firmalara başvurmaya başladı. Hele bu yardım talepleri son birkaç yıl içinde hızla artmaya başladı. Ve bu artış çarpıcı noktada kendini göstermektedir. Dikkat çekici bir nokta da uzmanlara başvuranların uzun yıllar üretimde bulunan ve dışarıdan oturmuş firma izlenimi veren firmalar oluşturmaktadır.
NASIL ÇALIŞIRLAR
Danışman firmaları ya da beyin avcıları nasıl çalışır. Öğrendiğimiz kadarıyla bu grupta olanlar üç grupta değerlendiriliyor.
Birinci grup sadece yönetici arıyor, işe en uygun kişiyi bulmak için ellerindeki CV veri bankasından ve gazete ilanlarından ziyade özel araştırma yapıyor. Çoğunlukla üst düzey yönetici arıyor ve bunu uluslararası kapsamda yapıyor.
İkinci grup diğer danışmanlık hizmetlerinin yanında yönetici arama işini de yapıyor.
Üçüncü grup her işi yapan danışman firmaları.Bunlar bir ve ikinci grubun inmediği daha alt grup işçilere yöneliyor.Genellikle orta ve alt grup yönetici avına çıkanların en çok kullandığı teknik gazete ilanları,CV takibi ve özel ilişkilerdir.
Danışman firmalar yönetici arayan firmalarla ilk önce bir antlaşma yapıyor.Bunu müteakip şirkette bir inceleme yapıyor.İşverenin kültürünü.yöneticide aranılacak özellikleri,ona sunulacak olanakları,düşünülen maaşı tespit ediyor.Sonra aktif arama ve direkt yaklaşma başlıyor.Ve danışman firma alacağı ücretin üçte birini bu arada almış oluyor.Aranılan kişi değişik yollardan bulunuyor.Firma bu kişilerle temasa geçip kariyer beklentilerini,iş değiştirmek isteyip istemediğini,yeni kariyer fırsatlarına açık olup olmadığını öğreniyor.Aday adaylar belirleniyor ve firma ile tarafların görüşme zeminleri hazırlanıyor.Bu aşamada danışman firma alacağı ücretin ikinci üçte birini de alıyor.
Firma sahipleri kendisine sunulan adaylarından biri ile anlaştığında işe alınma faslı başlıyor.Ve danışman firma alacağı ücretin kalan son üçte birini de firmadan alıyor. Ola ki alınan kişi bir nedenle işi bıraktı.O durumda danışman firmanın yükümlülüğü devam etmek zorunda.Ya yeni bir aday bulacak veya son aldığı üçte bir ücreti geri verecek. (2)
DANIŞMANLARA GÜVENMEK Mİ
Buraya kadar her şey güllük gülistanlık görünüyor.İyi ama sayıları bir çığ gibi artan danışman
firmaları yeterince güvenilir mi? Bu güveni bir antlaşma ile danışan firmalara sağlayan danışmanlar alınacak insanlara güven veriyor mu.? Bunların işin sonunda laçka edilip artist ajanslarına döndürülür mü endişesi duyulur mu.?
Şu güne kadar danışman firmalar ne yazık ki buldukları elemana hiç güvence vermiyor, durumda. İşe alınan kişi işyerinin güvensizliğinden dolayı,ücretlerinin ödenmemesinden dolayı, vaad edilen imkanların zamanın da yerine getirilmemesi yüzünden ya da verilmesi gereken yetkilerin verilmemesinden dolayı işten ayrılınca doğması gereken hakları kimden talep edecek.Devletin kanunları dışında işe giren kişinin hakkını belirleyen her hangi bir madde yok.Belki kariyer atlaması yapacak olan ve bu nedenle işini bırakan kişi bir kaç ay sonra işsiz kalırsa sokaklara mı düşecek.İşte böyle durumda danışman firmalar haklı durum gerekçesiyle işten ayrılmak zorunda kalan mağdur elemanın bir başka firmada işe başlamasını ya da bir kaç aylık maaş tutarını sözünde durmayan firmadan alıp bu kişilere vermesi gerekir.Ya da özel bir sigorta kapsamına aldırır.
Bu saydığımız önerilerin yapılabilmesi şu an zor görünüyor. Cesaret isteyen bu yaptırımların uygulanabilmesi için danışman firmaların danışan firmaları altın yumurtlayan kaz görmemesinden başlıyor.
Kaynakça :
(1) Meltem YAMAN (İnsan kaynaklarında neler oldu neler olacak.) Hürriyet insan kaynakları.14.Eylül 1997.
(2) Beyin avcıları peşinizde...Sabah İnsan Kaynakları.12 EKİM 1997
© YUKARIDAKİ YAZIMIZ İHLAS MAGAZİN GRUBUNA AİT KONFEKSİYON&TEKNİK DERGİSİNİN ARALIK 1997 SAYISINDA SAYFA 74’ TE YAYINLANMIŞTIR.
EROL KARA - 05.12.1997