Az sonra bir binanın önündeyiz. Bu bina Hürrem sultanın yaptırdığı imarethanelerden birisiymiş. Şimdi yetimhane olarak kullanılıyormuş. Kasvetli bir kilisenin önünde durduk.
Bir kaç basamakla kilise önündeki avluya doğru ilerledik. Rehberimiz anlatmaya başladı. " Burası Kıyamet kilisesidir. Diğer bir ismi de Kamama kilisesidir. Kamama, çöplük demektir. Şu gördüğünüz haç İsa Peygamberin çarmıha gerildiği haçtır. Şu karşı duvardaki merdivenin hikâyesi şöyledir. Osmanlı padişahlarından Sultan Abdülaziz zamanında bu kilisede yıllarca mezhep din adamları arasında yetki kavgaları olmuş değişik mezhep din adamlarından “on beş” din adamı ölmüş.
Ziyaret etmemiz için dağılınca kiliseye yöneldik. İçerisi aşırı kalabalık. Kiliseye girince sağ tarafta İsa Peygamberin çarmıha gerilip ölüme terk edildiği yer, öldürülünce de çöplüğe atıldığı yer şu anda Hristiyanlarca en kutsal mabet olarak kabul edilmekte olup, çarmıha gerildiği ve ölümünden sonra çöplüğe atıldığı yeri öpüp secde edip ağlıyorlar. her yaşta insan kadınlı erkekli yerdeki taşın üzerinde neredeyse fenalık geçirecekler. Kimileri de belli yerlerde mum yakarak dua ediyorlar..
Kilisenin içi altın mozaiklerle süslü. Kilise biri büyük, diğeri küçük olmak üzere iki kubbeden oluşmuş. Büyük kubbe, Hz. İsa’nın mezarının üzerinde yapılmış, diğeri de ” yarım dünya” olarak bilinen küçük kubbe. Burada Hz. İsa’nın, doğumundan önce başlayarak hayat safhaları tasvir edilmiştir. Kilisenin içinde ilk girişte kapının karşısındaki büyük mermer taş, Hz. İsa’nın mezarının olduğu yeri simgeliyor. İçeride solda ise kilisenin ihtişamlı bol süslemeli cami mihrabı gibi bir yeri var.
Kilisenin anahtarları Müslümanların elinde
Hz.İsa'nın çarmıha gerildiğine inanılan bu yerde Roma Katolik, Rum Ortodoks ve Ermeni Ortodoks kiliseleri yanyana ve hepsi aynı alanda. Osmanlı döneminde; bu kutsal mekanın anahtarı ise Hıristiyan mezhepler arasında kavga çıkmasın diye müslümanlara verilmiş. Osmanlı gideli bir asra yaklaşırken onlar hâlâ aralarında bir uzlaşmaya varıp nizamnameyi değiştirememişler. Ynai Halen Osmanlının sözü burada geçerli. İki Müslüman aileye (tek aileye verilirse oda kendini üstün görmesin diye) verilen anahtarla burası onların kontrolünde açılıyormuş. Öğrendiğim kadarıyla bu aileler bir gelir almıyorlarmış. Sadece kilise tarafından 10-15 Dolar gibi sembolik bir ücret veriliyormuş.