Doktora şiddete en karşı olanlardan biriyim. Bu konuda birçok yerde Hazreti Ali’nin ( Allah ondan razı olsun) “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünden yola çıkarak tedavi olmamıza yardımcı olan doktorlarımıza saygı duymamız gerektiğini özellikle belirtirim.
Âlime saygısı olmayanın topluma düşmanlığından söz eder ve öğretmenlerin, doktorların ve hakiki din görevlilerinin saygı duyulacak insanlar ve toplumun önderleri olduğunu insanlara anlatırım.
Gelin görün ki saygı ilme kalmadığı gibi âlime de kalmadı.
Cahil efendi olmaya başladı ve bu da peygamberimiz aleyhisselamın hadisi şeriflerinde yer almaktadır.
Ahir zamanda işi ehline değil cahile verecekler der, Peygamber efendimiz Aleyhisselam
Doktora şiddet haberlerini her gün okuyoruz.
Sağlık Bakanlığı bu yönde sağlık merkezlerine, hastane duvarlarına “emeğe saygı, Şiddete sıfır tolerans” afişleri asarak bu yönde çaba sarf etmektedir.
Hatta zaman zaman bir bahane bulup bilhassa devlet hastanelerinde görev yapan fedakar, cefakar ve mesleğinin gereği insana hizmeti hakka hizmet olarak kabul eden doktorlarımızı memnun edebilmenin gayreti ile elimden geleni yaparım.
Her hastanın, her hasta yakının bir doktor düşmanı olmadığını ispat etmenin, ön yargının kaybolması için kendi çapımda gayret sarf ederim.
Başarılı olurum olmam ayrı bir mesele..
Doktor şiddetinin her zaman hasta veya yakınından doğmadığı, doktorlardan da karşı yöne şiddet oluştuğu bilinmektedir.
Ne âlim cahili ne cahil âlimi bilmemeye başladı.
Şiddet insanlar arasında olmamalıdır.
Ancak yaşanılan bir olayda kararı size bırakıyorum.
Doktora şiddet nasıl tetiklenir karar vermenizi isteyeceğim
Geçenlerde çocuğumun göz muayenesi sonrası aldığım reçete ile sürekli gittiğim gözlükçüye gittim. Hastane ile aralarında 1 saatlik mesafe var. İki araç değiştirdim. Gittim.
Gözlükçü reçeteyi alarak SGK hakkımızı kontrol etmeye giderken biz de çocukla birlikte çerçevelere bakıyorduk.
Gözlükçü yanımıza gelerek reçetede barkod olmadığını, isim dahi yazmadığını, geçerli olmadığını söyledi. Evet, reçetede herhangi bir şekilde muhatap olduğumuza dair bir işaret yoktu.
Saat 17:00 e geldiğinden o gün ve birkaç gün doktora dönemedim.
Birkaç gün sonra ve ilk fırsatta hastaneye giderek reçetede barkod olmadığından işlemin yapılmasını istedim.
Hastanenin yaşlı ve emektar doktorlarından birinin nöbetine denk geldim. Daha önce bizi muayene eden doktor o gün yokmuş. ( Devlet hastanelerinde olağan bir durum )
Hastabakıcı nezaretinde gittiğimiz doktor reçeteyi kontrol etti. “Kimin bu” dedi. “Çocuğumun” dedim ve kimliğini gösterdim.
Bir kağıda kaşe basıp barkod almam için uzattığında birden geri çekti.
“Senin adın ne” dedi. Cevap verdim. “Kimin bu reçete” “çocuğumun dedim.
Ve diyalog başladı.
- Ne bileyim çocuğunun olduğunu ya seninse..
- Benim değil çocuğumun
- Belki de çocuğun da değildir
- Yalan mı söylüyorum
- Ben bilemem yalan ya da değil. Anlamam
- İyi de doktor bey birkaç gün önce Doktor …… muayene etti. Bugün yokmuş
- Anlamam git onu bul.
- Eline reçete alıp geliyorsun çocuğumun diyorsun. Kimi kandırıyorsun
- Doktor bey ayıp oluyor. Ben dolandırıcı mıyım? Üçkâğıtçı mıyım? Kaldı ki, neden yalan söyleyeyim.
- Ben vermiyorum
- Vermeyin ama itham etmeyin.
- ……………………
- Doktor bey, siz kültürlü yaşlı bir insansınız..Size saygı duyarım. Buranın eskilerindensiniz. Asla saygısızlık yapmam ama bu hastaların yanında beni dolandırıcı ettiniz.
- Git uğraşamam seninle..
- Doktor bey bana de ki “sorumluluk alamam, veremem ” deyin ama asla itham etmeyin.
- Say ki bunu söyledim. Ötekileri unut, Ben vermiyorum. Çıkar mısın
Eliyle kapıyı gösteren doktorun odasından çıkarak çare aramaya gittim. Sonunda işimi hallettim ancak doktorla diyalogumuz bu oldu.
Şimdi hasta doktor arasında geçen bu diyalog şiddet yanlısı, tahammülsüz, asabi, hazmedemez tepkili biriyle yaşansaydı şiddete döner mi dönmez mi, karar sizlerin.
Üzülerek hastaneden ayrıldım…
Erol KARA - 09.08.2014