11 Eylül 2006 günü saat 18.00 sıralarında çalışıyordum. Çalan telefona cevap vermek üzere ahizeyi aldım. Görüşme aynen şöyleydi.
- Efendim... - Mehmet Mavi...
- Hayır ...Yanlış numara deyip telefonu kapatacakken
-Erol Kara
-Evet , benim...
-Diyanetten arıyorum. Umre için müracaat etmişsin.
-Evet.. -14/09/2006 günü öğlen namazından sonra Süleymaniye Camiinde seminer var. Oraya gelin.
- Teşekkür ederim.
Telefon kapandı. Tüm konuşma boyunca şaşkınlık ve heyecan içinde kalmıştım. Telefonun açılış şekli çok garipti. kalın bir erkek sesi direkt tanımadığınız bir isimle konuşmaya başlıyor. Ya o an telefonu kapatsaydım. Acaba telefon görüşme adabı böyle mi oluyor. ( Toplantı günü bu tür konuşmadan şikayetçi olan bir kaç kişi daha olduğunu gördüm )
14 Eylül 2006.. Süleymaniye Camiinde seminer için öğle namazından önce safta yerimi aldım. Namazımı kıldım. Namaz sonrası umreciler bir araya geldik.
Müftülük görevlisi adının Ataman olduğunu öğrendiğim bir görevli kendini tanıttıktan sonra söze başladı.
Gayet beyefendi , kibar bir insandı. Her haliyle ve kıyafetiyle efendi bir olduğu belliydi. Kibarca konuşmasını sürdürdü. Umreden , yolculuğumuzdan söz etti. Elindeki listeden tek tek çağrı yaparak Diyanetten verileceği söylenen umre çantaları dağıtıldı.
Umreciler çantaları aldıktan sonra mırıldanmaya başladı. Çantaların içi boştu. Söylenen bir söz " yahu içine umre ile ilgili bir kitapçık ya da bir dua kitabı koyarlar...Bu ne bomboş çanta..."
Üç kişi beraber gidecek bir umreci ailede eşlerden birinin , bayan olanın ayrı uçakla gitmesinin ortaya çıkması ile bir dalgalanma oldu. Olayın düğümü Müftülükte çözülecekti.
Kalacağımız otelle ilgili bilgi alamadık. Bu bilgi İstanbul Müftülüğünde de yoktu.
Kafile grup sorumlumuzun Balıkesir Müftülüğünden İdari ve Mali İşler Şefi Sn Seydi Sarı olacağını da bu arada öğrendik.
Tüm umreciler dağılmış son olarak görevli ile birlikte camiyi terk ediyorduk ki, 65-70 yaşlarında bir bayan nefes nefese yanımız geldi. Kendisinin Esenyurt'tan geldiğini , yolların çok sıkışık olması yüzünden geç kaldığını söyledi. Görevli ona da çantasını verdi. Böylece çanta dağıtma toplantısı bitmişti.
20 Eylül 2006 günü saat 21.45 te uçakla Cidde'ye hareket etmek üzere SÜLEYMANİYE CAMİNİ geride bıraktık..
- Efendim... - Mehmet Mavi...
- Hayır ...Yanlış numara deyip telefonu kapatacakken
-Erol Kara
-Evet , benim...
-Diyanetten arıyorum. Umre için müracaat etmişsin.
-Evet.. -14/09/2006 günü öğlen namazından sonra Süleymaniye Camiinde seminer var. Oraya gelin.
- Teşekkür ederim.
Telefon kapandı. Tüm konuşma boyunca şaşkınlık ve heyecan içinde kalmıştım. Telefonun açılış şekli çok garipti. kalın bir erkek sesi direkt tanımadığınız bir isimle konuşmaya başlıyor. Ya o an telefonu kapatsaydım. Acaba telefon görüşme adabı böyle mi oluyor. ( Toplantı günü bu tür konuşmadan şikayetçi olan bir kaç kişi daha olduğunu gördüm )
14 Eylül 2006.. Süleymaniye Camiinde seminer için öğle namazından önce safta yerimi aldım. Namazımı kıldım. Namaz sonrası umreciler bir araya geldik.
Müftülük görevlisi adının Ataman olduğunu öğrendiğim bir görevli kendini tanıttıktan sonra söze başladı.
Gayet beyefendi , kibar bir insandı. Her haliyle ve kıyafetiyle efendi bir olduğu belliydi. Kibarca konuşmasını sürdürdü. Umreden , yolculuğumuzdan söz etti. Elindeki listeden tek tek çağrı yaparak Diyanetten verileceği söylenen umre çantaları dağıtıldı.
Umreciler çantaları aldıktan sonra mırıldanmaya başladı. Çantaların içi boştu. Söylenen bir söz " yahu içine umre ile ilgili bir kitapçık ya da bir dua kitabı koyarlar...Bu ne bomboş çanta..."
Üç kişi beraber gidecek bir umreci ailede eşlerden birinin , bayan olanın ayrı uçakla gitmesinin ortaya çıkması ile bir dalgalanma oldu. Olayın düğümü Müftülükte çözülecekti.
Kalacağımız otelle ilgili bilgi alamadık. Bu bilgi İstanbul Müftülüğünde de yoktu.
Kafile grup sorumlumuzun Balıkesir Müftülüğünden İdari ve Mali İşler Şefi Sn Seydi Sarı olacağını da bu arada öğrendik.
Tüm umreciler dağılmış son olarak görevli ile birlikte camiyi terk ediyorduk ki, 65-70 yaşlarında bir bayan nefes nefese yanımız geldi. Kendisinin Esenyurt'tan geldiğini , yolların çok sıkışık olması yüzünden geç kaldığını söyledi. Görevli ona da çantasını verdi. Böylece çanta dağıtma toplantısı bitmişti.
20 Eylül 2006 günü saat 21.45 te uçakla Cidde'ye hareket etmek üzere SÜLEYMANİYE CAMİNİ geride bıraktık..