20 OCAK 2004
Saat 0730 da tura çıktık.
İlk durak Sevr mağarası. Görünüşte çok dik ve sarp bir dağ. Dağın kenarında karınca misali onlarca Hacı adayını tırmanırken gördük. Uzaktan , otobüsün içinden şöylesine bakıp geçtik. 5 dakika bile duramadık. Dua ettik. Dağ hakkında bilgiyi otobüste aldık.
Saat 0900 Arafat meydanındayız.
Arafat dağına tırmandık. Hz. Adem as ile Hz Havva'nın buluştuğu tepeye çıktık. Dört kişi kalkışa yetişemediği için bırakıldı. Hocalar zamanında gelselerdi , onları mı arayacağız , dediler. ( Ne güzel sorumluluk duygusu !)
Müzdelife, yine dağlarla çevrili bir vadi içindeki uçsuz bucaksız bir ova. Şimdilik ayakta görülenler, çoğunluğunu tuvaletlerin oluşturduğu, hacılara hizmet verilmek üzere inşa edilmiş yapılar. Buranın kumluk toprağında hacılar vakfeye duruyor ve 70'er taş toplayarak şeytanı taşlamak üzere hazırlık yapıyorlar.
Bir vadi olan Müzdelife’de yüzbinlerce çadır kurulmaya çalışılıyor.
Saat 10.00 Nur dağına geldik.
Otobüsten inmeden dua edildi. Dağın kenarında karınca misali onlarca Hacı adayını burada da tırmanırken gördük Yolculardan biri indi. Dağa çıkacağını söyledi. Ve gitti.
Biz arkasından bakakaldık. Buradan Mualla Kabristanına gidileceği söylendi. Hz. Hatice annemizin ve diğer sahabelerin bulunduğu mezarlığın yanına gelindi. Burada da otobüsten inilmeden dua edilip 10.40 da otele geldik.
Mekke'de bir dağ. Nûr dağı anlamına gelmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in evine bir kilometre uzaklıktadır. Hz. Muhammed (s.a.s.)'e ilk vahiy Nûr dağının tepesinde bulunan Hira mağarasında gelmiştir. Nûr dağı, kendisini çevreleyen dağlar arasında uzaktan farkedilmekte olup, özel bir yapı arzeder.
Tepki gösteren hacı araçtan iniyor ve bizler arkasından bakıyoruz.
CİN MESCİDİ
Cin Mescidi, Efendimiz’ in Cin kavmiyle görüşüp tebliğde bulunduğu ve namaz kıldığı mekân. Eşimle birlikte Peygamber efendimizin evini gördükten sonra bu mescidi aramaya başladım.
Haremi şerifinin üst tarafında bulunan işlek caddeyi takip ederek bir kaç kişiye sorarak oraya vardık. Öğle namaz ezanı okunmak üzereydi. Birçok ziyaret yerlerinde kalabalık halde gördüğümüz Malezyalı ve Endonezyalı hacılar burayı da lebalep doldurmuştu. Camiinin içine girmek imkânsızdı.
Camiinin diğer cephesinin bulunduğu sokağa geçip kaldırıma seccademizi serdik. Öğle namazımızı kıldık. Namaz sonrası camiinin içinin boşalmasını bekledik. İçeriye girip mihrabın yanına vararak 2 rekât ziyaret namazı kıldım. Eşim hanımlara ayrılan üst bölüme, sermafile geçerek namazını orada kıldı.
EBU CEHİLİN EVİ (!)
Peygamber (s.a.v.) : "Hamd olsun O Allah'a ki seni zelil ve hakîr kıldı, ey Allah'ın düşmanı! Bu, bu ümmetin Firavn'ı idi" dedi
Efendimizin (s.a.v.) doğduğu evi solumuza, Mescidi Haram’ı sağımıza aldığımızda yüzümüzü döndüğümüz yerde az ileride solda Efendimize (sav) her türlü zulmü ve işkenceyi reva gören Cahillerin babası olarak tarihe geçen Ebu Cehil’in evi bulunuyor. Evi dediğime bakmayın Suudlu orayı tuvalete çevirmiş. Üst tarafını da yaya geçidi yapmış. Bence çok akıllı iş yapmış Oraya Hacılar zevkle gidiyor.
Ebu Cehil'in evi Allah'ın evine o kadar yakın ki, orası şimdi Mescid–i Haram'ın tuvaleti olmuş. Evi o kadar yakın; ama kendisi Allah'a o kadar uzak. Allah iman nasip etmemiş
Tuvalete zevkle gittim. .
Saat 0730 da tura çıktık.
İlk durak Sevr mağarası. Görünüşte çok dik ve sarp bir dağ. Dağın kenarında karınca misali onlarca Hacı adayını tırmanırken gördük. Uzaktan , otobüsün içinden şöylesine bakıp geçtik. 5 dakika bile duramadık. Dua ettik. Dağ hakkında bilgiyi otobüste aldık.
Saat 0900 Arafat meydanındayız.
Arafat dağına tırmandık. Hz. Adem as ile Hz Havva'nın buluştuğu tepeye çıktık. Dört kişi kalkışa yetişemediği için bırakıldı. Hocalar zamanında gelselerdi , onları mı arayacağız , dediler. ( Ne güzel sorumluluk duygusu !)
Müzdelife, yine dağlarla çevrili bir vadi içindeki uçsuz bucaksız bir ova. Şimdilik ayakta görülenler, çoğunluğunu tuvaletlerin oluşturduğu, hacılara hizmet verilmek üzere inşa edilmiş yapılar. Buranın kumluk toprağında hacılar vakfeye duruyor ve 70'er taş toplayarak şeytanı taşlamak üzere hazırlık yapıyorlar.
Bir vadi olan Müzdelife’de yüzbinlerce çadır kurulmaya çalışılıyor.
Saat 10.00 Nur dağına geldik.
Otobüsten inmeden dua edildi. Dağın kenarında karınca misali onlarca Hacı adayını burada da tırmanırken gördük Yolculardan biri indi. Dağa çıkacağını söyledi. Ve gitti.
Biz arkasından bakakaldık. Buradan Mualla Kabristanına gidileceği söylendi. Hz. Hatice annemizin ve diğer sahabelerin bulunduğu mezarlığın yanına gelindi. Burada da otobüsten inilmeden dua edilip 10.40 da otele geldik.
Mekke'de bir dağ. Nûr dağı anlamına gelmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in evine bir kilometre uzaklıktadır. Hz. Muhammed (s.a.s.)'e ilk vahiy Nûr dağının tepesinde bulunan Hira mağarasında gelmiştir. Nûr dağı, kendisini çevreleyen dağlar arasında uzaktan farkedilmekte olup, özel bir yapı arzeder.
Bu tepeye niçin Nûr dağı denildiği bilinmiyor. Mekke'den Mina'ya giden yolun yakınındadır. Hacılar Mina'da birkaç gün geçirirler. O dönemde tatbik edilen bir adete göre, yolunu kaybedenlere yardım için bu dağın tepesinde ateş yakılmış olması ve bu nedenle Nûr dağı denilmiş olması mümkündür. Nitekim o dönemde Müzdelife'de bir tepe üzerinde ateş yakıldığı bilinmektedir. Başka tepelerde ve bu arada Cebel-i Nûr üzerinde de ateş yakılmış olması mümkündür. (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 64-65).
Cebel-i Nûr ve onun üzerinde bulunan Hıra mağarası Hz. Muhammed (s.a.s.)'e inen, insanlara ilim ve medeniyet yolunu gösteren ilk vahye beşiklik yapmıştır: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alâkdan (kan pıhtısından) yarattı. Oku, Rabbın en büyük kerem sahibidir. O, (insana) kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmediğini öğretti." (el-Alâk, 96/1-5) ayetleri burada inmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.s.) kendisine peygamberlik gelmeden önce de putperestlikten nefret ederdi. Ramazan ayı gelince erzakını alır, Cebel-i Nûr'daki Hıra mağarasına çekilir, orada günlerce kalarak tefekküre dalardı. Bundan büyük bir zevk alır ve manevi teselli bulurdu. Cebel-i Nûr üzerinde bulunan ve günümüzde de varlığını koruyan Hıra mağarası ancak bir insanın ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yatabileceği kadar uzunluktadır.
20 Ocak Saat 1000 da kafileyle birlikte geldiğimiz ancak otobüslerden inmeden geçtiğimiz bir diğer yer de Nurdağı idi. O gün bulunduğumuz otobüsteki bir Hacının “ben dağı ziyarete etmek istiyorum. Niye inip yanına bile gitmiyoruz” tepkisine katılmamak elde değildi. Hani, bu görevlilere imkân verilse Türkiye'deki Hacı adaylarını hacca götürün dense, bunlar hacıları uçağa doldurup Kâbe’nin üzerinde ve uçak içerisinde olduğu halde tavaf yaptırıp geri getirirler. “Hacı oldunuz derler.” Diye insanın düşünesi geliyor.
Tepki gösteren hacı araçtan iniyor ve bizler arkasından bakıyoruz.
CİN MESCİDİ

Haremi şerifinin üst tarafında bulunan işlek caddeyi takip ederek bir kaç kişiye sorarak oraya vardık. Öğle namaz ezanı okunmak üzereydi. Birçok ziyaret yerlerinde kalabalık halde gördüğümüz Malezyalı ve Endonezyalı hacılar burayı da lebalep doldurmuştu. Camiinin içine girmek imkânsızdı.
Camiinin diğer cephesinin bulunduğu sokağa geçip kaldırıma seccademizi serdik. Öğle namazımızı kıldık. Namaz sonrası camiinin içinin boşalmasını bekledik. İçeriye girip mihrabın yanına vararak 2 rekât ziyaret namazı kıldım. Eşim hanımlara ayrılan üst bölüme, sermafile geçerek namazını orada kıldı.
EBU CEHİLİN EVİ (!)
Peygamber (s.a.v.) : "Hamd olsun O Allah'a ki seni zelil ve hakîr kıldı, ey Allah'ın düşmanı! Bu, bu ümmetin Firavn'ı idi" dedi
Efendimizin (s.a.v.) doğduğu evi solumuza, Mescidi Haram’ı sağımıza aldığımızda yüzümüzü döndüğümüz yerde az ileride solda Efendimize (sav) her türlü zulmü ve işkenceyi reva gören Cahillerin babası olarak tarihe geçen Ebu Cehil’in evi bulunuyor. Evi dediğime bakmayın Suudlu orayı tuvalete çevirmiş. Üst tarafını da yaya geçidi yapmış. Bence çok akıllı iş yapmış Oraya Hacılar zevkle gidiyor.
Ebu Cehil'in evi Allah'ın evine o kadar yakın ki, orası şimdi Mescid–i Haram'ın tuvaleti olmuş. Evi o kadar yakın; ama kendisi Allah'a o kadar uzak. Allah iman nasip etmemiş
Tuvalete zevkle gittim. .