![]() |
Mescidi nebevi |
Şu an gecenin dört buçuğu...
Mescidi nebevide peygamber ( Sallallahu Aleyhi Vesellem) ın yanı başında oturuyorum.
Sabah namazına yaklaşık iki saat var. Heyecan doluyum. Onun yanına onun gölgesinde olmanın heyecan ve çoşkusu var.
Çevremde çoğunlukla Malezyalı ve Endonezyalı hacılar mevcut
Sabah namazından sonra Saat 7 de kafile mescidin önünde toplandık. Çevredeki mescitler gösterilecekti..
Mescidi nebevinin dışına çıktık.
Kafileyle en yakınına gittiğimiz ve yanında bulunduğumuz mescit. Hz. Ali Mescidi idi. Burası en yakınına gittiğimiz yerdi. İçeriye giremedik. Kapalıydı.
Diğerleri de Mescid-i Nebevî yakinlarinda ve guney yönde kisa araliklarla siralanan Hz. Ebubekir, Hz. Omer, Hz. Osman, mescidleri idi. Hz. Ömer , Hz. Ebubekir , Hz. Osman cami 50 metre uzaklarımızda idi.
Uzaktan gördük.
Bilali Habeşi Mescidi ise 1 kilometre uzakta idi.
![]() |
Amberiye Camii |
Bu mescidler yakin yillarda insa edilmis. Bu civarda, alt katları alışveriş merkezi halinde, modern ve genis bir yapi olan Bilâl-i Habesi (r.a.) camiinden sonra en buyuk mescid olarak , Mescid-i Gamame olduğunu öğrendik. Peygamber Efendimiz (s.a.)’i hayati boyunca başı uzerinde bulunarak golgelendiren bulutlar, Efendimiz (s.a.)’i âlem-i bekâya göçünden sonra, onu hemen terk etmemisler.
Bir vefâ isareti olarak semâda bulunduklari konumda iki, uc gun beklemisler. Mescid-i Nebevî yakininda bu mevkiye, küçüklü büyüklü beyaz kubbeleri ile öbek öbek bulutlari andiran Mescid-i Gamame insa edilmis.
![]() |
Gamame ( Bulut ) mescidi |
Kafile olarak yanlarına gidemediğimiz Bilali Habeşi mescidini, Amberiye camiini ve Osmanlı tren istasyonunu daha sonra ki günlerde ziyaret etmeyi o an kafama koymuştum. Mademki götürülmüyorduk, o halde kendim gitmeliydim.
İrşad ekibi gelecek, sohbet verecek duyurusuyla herkesin terasta toplanması istenildi. Terasa çıkarak beklemeye başladık. Bu sırada grup imamlarından biri hacılara hitaben " bizi duvarlara tırmandırmayın " dedi.
Toplantı öncesinde grup başkanı hocanın bu sert ve tehditkâr, emredici ses tonuyla ne söylediğini ya da kimlere göz dağ verdiğini pek anlamasam da ileriki günlerde bu sözün kime söylendiği ortaya çıkmıştı. Yaşı 60 larda olan bir hacı, hocanın ilgisizliğinden yakınmış olması sebebiyle bu söze muhatap kalınmıştı. Tabii diğer kafiledekiler de....
Battaniyeleri kim uçurdu.
Toplantıya gelen misafirlerden önce oluşan bu gerginliği bir hacı adayının "hoca, battaniyeler verilmeyecek mi " sorusu değiştirdi.
İstanbul'da da müftülük merkezinde söylenen " battaniyeler Arabistan'da verilecek " sözünü duyanlar burada bu taleplerini yinelemişti.
Görevli hoca " battaniyeler geldiğimiz uçakta koltuk üstlerindeki dolaplara konulmuştu. Her hacı inerken alsaydı. Bakın alan hocalar ve hacılar var. Onlar nasıl aldıysa siz de alsaydınız. " Bu söz üzerine homurtular tepkilere dönüştü.
Hoca ne diyordu. Uçakta bulunduğunu bile görmediğimiz battaniyeler Diyanet tarafından bize dağıtılmak için varmış. Ancak bundan hiç kimsenin haberi yoktu. Uyanık (!) olanlar inerken bu battaniyeleri almış.
Ancak bir kaç kişi hosteslerin kendi ellerinden aldıklarını söyledi. Sonra, günahlardan arınmaya, Allah azze ve cellenin rahmetine girmek için hac ibadetine niyetlenmiş hangi insan kendisine alınması söylenmemiş herhangi bir şeyi alabilirdi. Hacılığın ne olduğunu hakkaniyetle bilen bir hacı kendisine ait olmayan bir çuval altın görse alır mıydı? Bu hoca ne demek istiyordu. Birçok hacı " Allah korusun, biz hırsız mıyız " demek zorunda kaldı.
İyi ama battaniyeler ne oldu.
Ya da ne zaman verilecekti, bilen olmadı. Mekke'de verilir vaadiyle konu kapanır gibi oldu.
( Not: Battaniyeler hiç bir yerde verilmedi. )
Sonra misafir imamların gelmesiyle sohbetler devam edildi.. Diyanetten gelen üç görevli Bursa, Kayseri müftüleri ve Kocatepe cami baş imamı idi. Terasta yapılan bu toplantı neticesinde serin havanın etkisiyle iliklerimize kadar titrediğimizde unutulmayacaktı.