Ağaç El Sanatları
Uzun yıllardır küçük atölyelerde, evlerde, ellerde yapılan sanat ürünlerinin adlarını ve imalat yerlerini aşağıdaki şekilde sıralayabilmek mümkündür.
Bakırcılık
Orta Karadeniz Bölgesi'nin en zengin bakır yataklarına sahip Küre'nin 68 km güneyinde bulunan Kastamonu, Küre'den çıkarılan bakırın işlendiği, en önemli kültür ve ticaret kentlerinden bir başkasını oluşturmaktaydı. Yazılı belgelerin eksikliği yüzünden bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolunun Ortaçağ'dan beri üretim yapıp yapmadıklarım şimdilik kesin olarak bilemiyoruz. Ancak çok büyük bir İhtimalle Beylikler döneminden beri üretim yapıldığı bilinen Küre yataklarından elde edilen bakırın bir kısmı, Kastamonu'da bulunan atölyelerde işlenmiş olmalıydı.
16. yüzyılın İkinci yarısında Küre madenlerinden elde edilen bakır, hem Orta Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi şehirlerindeki kazancıların İhtiyacını, hem de Kuzeybatı İran ve Mezopotamya bölgesindeki şehirlerin bakır ihtiyacını karşılamıştır. 1568 yılında Kastamonu ve Küre kadılarına gönderilen bir fermanda özetle şunlar yazılıdır;
"... İran tarafından 400-500 tüccarın gelip büyük miktarda bakır satın aldıkları haber alınmakta, ancak hiçbir kimseye bir dirhem bile bakır verilmemesi..."Kastamonu'daki bakırcı ve kazancıların çok faal bir şekilde üretim yaparak, çevre illerdeki esnafın bile ihtiyacını karşılamış oldukları anlaşılmaktadır. 1568 yılında Kastamonu Kadısı'na yazılan bir fermanda özetle şunlar yazılıdır:
"... Sivas, Tokat ve Amasya bakırcı esnafı Kastamonu'da bakır eşya satın almak istediklerinde engellenmemesi, ancak tetikte bulunup, memleket haricine bakır eşyanın götürülmesine müsade edilmemesi..."
1573 yılında Kastamonu Beyi'ne gönderilen bir hükümde özetle şunlar yazılıdır:
"... Erzurum'da yapılan baruthane için gerekli olan kazan ve diğer aletlerin hemen hazırlanarak gönderilmesi..."
1578 yılında Kastamonu Kadısı'na gönderilen diğer bir fermanda ise, özetle şunlar yazılıdır:
"... Bağdat'ta işlenecek barut için yapılacak kazanlarla kullanılmak üzere Küre madeninden 1000 kantar (56.408 ton) bakırın gönderilmesi..."
Bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolu, Kastamonu'nun en büyük sanayi üretimini yapmaktaydı. Küre'den elde edilen bakır madeninin büyük bir kısmı, Kastamonu'da bulunan kalhanelerde ergitiliyordu. Kastamonu'daki bakırcılık ve kazancılığın çok canlı kazançlı bir iş kolu haline dönüşmesinde, kentte bulunan kalhanelerin bu iş koluna ucuz, bol ve kaliteli hammadde sağlamasının büyük payı vardı.
1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğrenmekteyiz.
"... Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir batmanı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiştir. Bu yüzden başka yerden gelen bakırın sattırılmaması..."
Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kalhanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine
1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğrenmekteyiz.
"... Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir batmanı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiştir. Bu yüzden başka yerden gelen bakırın sattırılmaması..."
Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kalhanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine kadar faal bir şekilde çalışmış olmasıdır. Bu kalhanelerden biri şehrin en yüksek tepelerinden biri üzerine yaptırılan Yakup Ağa Camii'nin altında yer almaktaydı. Bakır cevheri yüzlerce yıldan beri aynı teknikle kalhanelerde ergitilerek kömürüyle birlikte ocakta körük yardımıyla ergitilmekte ve daha sonra kalıplara dökülmektedir.

Kalıplar oldukça farklı biçim ve büyüklüklerdedir. İki parçadan oluşan kalıplar, tuğladan yapılmıştır. Demirden yapılan tek parça kalıpların bir kısmı 10 cm çapındadır. Üstü açık kalıplardan 2.5 kiloluk külçe elde edilmektedir. 45x30 cm boyutunda ve 5 cam derinliğinde olan bir başka demir kalıptan ise 35x45 kilo arasında değişin külçe bakırlar elde denilmektedir.
Kalıplardan çıkarılan külçe bakırlar, ocaklarda kızdırıldıktan sonra yedi kişiden oluşan bir dövülerek farklı ağırlıklara sahip levhalar haline getirilmektedir. Külçe halindeki bakırın çekiçlenerek levha haline getirilmesi işlemi, tıpkı Surname-i Hü-mayun ve Surname-i Vehbi'deki minyatürlerde zanaatkarların külçe bakırı çekiçleyerek levha haline getirmeleri gibi yapılmaktadır.
Kastamonu'da artık bu işlem ortadan kalkmış olmasına karşın, Anadolu'da yalnızca Muğla-Kavaklıdere'de külçe bakır çekiçlerle levha haline getirilmektedir. Kastamonu'da bakırcı ve kazancılıkla uğraşan zanaatkarların büyük bir kısmı hem de İstanbul'daki atölyelerde çalışmaktaydılar. Bu konuda yazılı kaynaklar oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir. Gerek Anadolu, gerekse İstanbul'daki atölyelerde Kastamonulu zanaatkarların elinden çıkan ve Kastamonu üslubunu yansıtan çeşitli eşya ve mutfak kapları, açık bir şekilde belli olmaktadır.
1934 - 1936 yılları arasında Kastamonu'da bakırcılık mesleğiyle ilgili olarak 50 usta, 35 kalfa ve 48 çırak dükkanlarda çalışmaktaydı. 1942 yılında Bakırcılar Çarşısı'ndaki atölye sayısı 22 iken, bugün ancak 3 bakırcı atölyesi üretimi sürdürmektedir. Yüzlerce yıldan kapaklı sahan, hamamtası, güğüm ve ibrikler, Kastamonu atölyelerinin karakteristik kaplarını oluşturmaktadır.

Kastamonu Bakırcılığının yaşayan ustası Ahmet Ortaakarsu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tertip ettiği festivallere katılmakta ve devamlı derecelere girmektedir.
Çakıcılık ve Bıçakcılık
Tosya İlçemizin merkezinde elde yapılan, bir yüzü düz, diğer yüzü testere dişli, değişik ebatlarda çakılar halk arasında "tosya çakısı" olarak isimlendiril inektedir.
Tosya çakısının bir yüzünün testere dişli olması nedeniyle, çifçinin küçük bağ işlerinde ve ziraat alanında kullanım imkanı çok olmaktadır.

Çakının sapı, manda boynuzundan önce kesilir, sonra demir törpü ile biçimlendirilir. Kesici yüzleri ise krom çelikten Özel yapıldığından paslanma yapmamakta ve çok kesici olmaktadır. Aynı zamanda, mutfaklar için yüzü krom çelikten, sapı kemik veya sert ağaçtan olan değişik boyuttaki bıçaklar aranmaktadır.
Sepetçilik
Kastamonu'da üretilen sepetler, söğüt dallarından, Daday ve Araç ilçelerinde üretilen sepetler ise fındık ağacı dallarından örülmektedir.
Kastamonu Sepeti olarak bilinen bu sepetler ince söğüt dallarının yine özel işlemelerle hazırlandıktan sonra elle değişik biçimlerde örülmesi ile yapılır.
Yaş fındık ağacı dallarının özel aletlerle ince dar çübuk'ır haline getirilmesinden sonra yine elle değişik biçimlerde, kullanım fonksiyonuna göre elle örülmesiyle meydana getirilen diğer bir çeşidi vardır ki; kullanımına göre, halk arasında, kapaklı pazar sepeti, yumurta sepeti, saman çit sepeti olarak isimlendirilirler.
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı KASTAMONU VALİLİĞİ WEB SİTESİ

Bakırcılık
Orta Karadeniz Bölgesi'nin en zengin bakır yataklarına sahip Küre'nin 68 km güneyinde bulunan Kastamonu, Küre'den çıkarılan bakırın işlendiği, en önemli kültür ve ticaret kentlerinden bir başkasını oluşturmaktaydı. Yazılı belgelerin eksikliği yüzünden bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolunun Ortaçağ'dan beri üretim yapıp yapmadıklarım şimdilik kesin olarak bilemiyoruz. Ancak çok büyük bir İhtimalle Beylikler döneminden beri üretim yapıldığı bilinen Küre yataklarından elde edilen bakırın bir kısmı, Kastamonu'da bulunan atölyelerde işlenmiş olmalıydı.
16. yüzyılın İkinci yarısında Küre madenlerinden elde edilen bakır, hem Orta Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi şehirlerindeki kazancıların İhtiyacını, hem de Kuzeybatı İran ve Mezopotamya bölgesindeki şehirlerin bakır ihtiyacını karşılamıştır. 1568 yılında Kastamonu ve Küre kadılarına gönderilen bir fermanda özetle şunlar yazılıdır;

"... Sivas, Tokat ve Amasya bakırcı esnafı Kastamonu'da bakır eşya satın almak istediklerinde engellenmemesi, ancak tetikte bulunup, memleket haricine bakır eşyanın götürülmesine müsade edilmemesi..."
1573 yılında Kastamonu Beyi'ne gönderilen bir hükümde özetle şunlar yazılıdır:
"... Erzurum'da yapılan baruthane için gerekli olan kazan ve diğer aletlerin hemen hazırlanarak gönderilmesi..."
1578 yılında Kastamonu Kadısı'na gönderilen diğer bir fermanda ise, özetle şunlar yazılıdır:
"... Bağdat'ta işlenecek barut için yapılacak kazanlarla kullanılmak üzere Küre madeninden 1000 kantar (56.408 ton) bakırın gönderilmesi..."
1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğrenmekteyiz.
"... Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir batmanı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiştir. Bu yüzden başka yerden gelen bakırın sattırılmaması..."
Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kalhanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine
1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğrenmekteyiz.
"... Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir batmanı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiştir. Bu yüzden başka yerden gelen bakırın sattırılmaması..."
Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kalhanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine kadar faal bir şekilde çalışmış olmasıdır. Bu kalhanelerden biri şehrin en yüksek tepelerinden biri üzerine yaptırılan Yakup Ağa Camii'nin altında yer almaktaydı. Bakır cevheri yüzlerce yıldan beri aynı teknikle kalhanelerde ergitilerek kömürüyle birlikte ocakta körük yardımıyla ergitilmekte ve daha sonra kalıplara dökülmektedir.

Kalıplar oldukça farklı biçim ve büyüklüklerdedir. İki parçadan oluşan kalıplar, tuğladan yapılmıştır. Demirden yapılan tek parça kalıpların bir kısmı 10 cm çapındadır. Üstü açık kalıplardan 2.5 kiloluk külçe elde edilmektedir. 45x30 cm boyutunda ve 5 cam derinliğinde olan bir başka demir kalıptan ise 35x45 kilo arasında değişin külçe bakırlar elde denilmektedir.
Kalıplardan çıkarılan külçe bakırlar, ocaklarda kızdırıldıktan sonra yedi kişiden oluşan bir dövülerek farklı ağırlıklara sahip levhalar haline getirilmektedir. Külçe halindeki bakırın çekiçlenerek levha haline getirilmesi işlemi, tıpkı Surname-i Hü-mayun ve Surname-i Vehbi'deki minyatürlerde zanaatkarların külçe bakırı çekiçleyerek levha haline getirmeleri gibi yapılmaktadır.
Kastamonu'da artık bu işlem ortadan kalkmış olmasına karşın, Anadolu'da yalnızca Muğla-Kavaklıdere'de külçe bakır çekiçlerle levha haline getirilmektedir. Kastamonu'da bakırcı ve kazancılıkla uğraşan zanaatkarların büyük bir kısmı hem de İstanbul'daki atölyelerde çalışmaktaydılar. Bu konuda yazılı kaynaklar oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir. Gerek Anadolu, gerekse İstanbul'daki atölyelerde Kastamonulu zanaatkarların elinden çıkan ve Kastamonu üslubunu yansıtan çeşitli eşya ve mutfak kapları, açık bir şekilde belli olmaktadır.
1934 - 1936 yılları arasında Kastamonu'da bakırcılık mesleğiyle ilgili olarak 50 usta, 35 kalfa ve 48 çırak dükkanlarda çalışmaktaydı. 1942 yılında Bakırcılar Çarşısı'ndaki atölye sayısı 22 iken, bugün ancak 3 bakırcı atölyesi üretimi sürdürmektedir. Yüzlerce yıldan kapaklı sahan, hamamtası, güğüm ve ibrikler, Kastamonu atölyelerinin karakteristik kaplarını oluşturmaktadır.

Kastamonu Bakırcılığının yaşayan ustası Ahmet Ortaakarsu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tertip ettiği festivallere katılmakta ve devamlı derecelere girmektedir.
Çakıcılık ve Bıçakcılık
Tosya İlçemizin merkezinde elde yapılan, bir yüzü düz, diğer yüzü testere dişli, değişik ebatlarda çakılar halk arasında "tosya çakısı" olarak isimlendiril inektedir.
Tosya çakısının bir yüzünün testere dişli olması nedeniyle, çifçinin küçük bağ işlerinde ve ziraat alanında kullanım imkanı çok olmaktadır.

Çakının sapı, manda boynuzundan önce kesilir, sonra demir törpü ile biçimlendirilir. Kesici yüzleri ise krom çelikten Özel yapıldığından paslanma yapmamakta ve çok kesici olmaktadır. Aynı zamanda, mutfaklar için yüzü krom çelikten, sapı kemik veya sert ağaçtan olan değişik boyuttaki bıçaklar aranmaktadır.
Sepetçilik
Kastamonu'da üretilen sepetler, söğüt dallarından, Daday ve Araç ilçelerinde üretilen sepetler ise fındık ağacı dallarından örülmektedir.
Kastamonu Sepeti olarak bilinen bu sepetler ince söğüt dallarının yine özel işlemelerle hazırlandıktan sonra elle değişik biçimlerde örülmesi ile yapılır.
Yaş fındık ağacı dallarının özel aletlerle ince dar çübuk'ır haline getirilmesinden sonra yine elle değişik biçimlerde, kullanım fonksiyonuna göre elle örülmesiyle meydana getirilen diğer bir çeşidi vardır ki; kullanımına göre, halk arasında, kapaklı pazar sepeti, yumurta sepeti, saman çit sepeti olarak isimlendirilirler.
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı KASTAMONU VALİLİĞİ WEB SİTESİ